YİRMİNCİ BÖLÜM

923 148 686
                                    

🧡KEYİFLİ OKUMALAR🧡

⏳️

İNSİZ ŞEH'R
BÖLÜM YİRMİ

🥀

Bir ceset tabutundan kalktı. Yıllardır uyuduğu uykudan uyandı. Kemikleri gözler önündeydi. Kendi kemiklerini kendi saydı. 207 kemiği vardı. Birisi fazlaydı. Bakındı. İskeletine ait olmayan bir kemik artık çürümüş olan kalbinin yerinde asılı duruyordu. Daha dikkatli baktı. Kemiği sapladığı kalbi artık orada değildi.

Şehrimin en insiz kuytularında yaşamayı sürdüren ölüler üzerime yürüyordu. Kemiklerim esnekleşiyor bedenime karışıyordu. Beni ayakta tutacak hiçbir şey kalmadığından yere yığılıyordum. Onların bana karşı gelmesi de böyle bir şeydi. Benim dayanağımdılar. Beni dik tutan o iki adamdı.

Şimdi onlar yüzünden yığılıyordum.

“Kendi kafana göre hareket etmenden, hiçbir halt dinlememenden, sorgu sual bilmemenden bıktım usandım artık Gölge! Sen tek başına değilsin. Tek başına b*ktan kararlar veremezsin!”

Durmadan söylenen Özkan’a öylece bakıyordum. Kaldığım odadaydık. Ben yatağımda oturuyordum Özkan tam karşımda dikiliyordu. Poyraz da buradaydı. Sadece Poyraz değil Efruz ve Kerim de buradaydı. Kopan kıyamet herkesi odaya davet etmişti.

Özkan bana sorgu sual bilmediğimi söylüyordu. Kendisi sormamıştı ki hiç. Çıkmak için artık canımı verebileceğim raddeye geldiğim yere niye gömülmek istediğimi bana sormuyordu. Her zaman yaptığını yapıyor ve bana bağırıyordu. Ben de ona bağırdım.

“Tek başıma b*ktan kararlar verdim bile!”

Söylediklerim onun sinir seviyesini arttırdı. Üzerime doğru yürüdü. Tam önümde durarak yüzüme doğru eğildi. Eliyle çenemi kavradı. Başımı zorla kaldırarak gözlerinin içine bakmama neden oldu. “Gölge,” dedi gözleri gibi karanlıkları sesine yansıtarak. “Sen Görkem’i yenemezsin.”

Beni kelimeleriyle yok ediyordu. Ben onun kalbini yok ettim diye bana acı çektiriyordu. Dişlerimi birbirine bastırdım. Geleceğim ve geçmişimi birbirine bastırır gibi sıkıca bastırdım dişlerimi birbirine. Geleceğim geçmişimin içinde çürümeye başladı. Çenemdeki elini ittim ve ayaklandım. Tam karşısında tüm cephelerimi ona yöneltmiş bir şekilde duruyordum. Omuzlarım dik yüzüm ciddiydi. İçim bitkin ruhum alaycıydı. “Ben,” dedim, içimi kelimelerime bastırdım. “Canıma dokunan herkesi yendim!”

Gözlerimi kıstım. Kalbimin teklemesini umursamadım. “Onu da yeneceğim. Sen ister yanımda ol ister olma. Ben, İstanbul benim olana kadar durmayacağım.”

Duydukları onu çileden çıkarttı. Öfkeyle geri çekildi. Gözleri dönmüştü. Bana zarar vermemek için benden uzaklaşıyordu. Bana en büyük zararı uzaklaşırken veriyordu. Yumruğunu sertçe bacağına geçirdi. Ağzından öfkeyle çıkan tınısı ciddiyetimi sarsacak nitelikteydi. Derin bir nefes aldı. Dudaklarını ıslattı. Elleriyle saçlarını hışımla geriye itti. Kendini sakinleştirdiğine emin olduktan sonra üzerime doğru gelip tam önümde durdu. “Bak Güzelim bu sefer kurtulamayız!” Ateş saçıyordu. “Şu beyninle artık adam akıllı şeyler düşün!”

Saçlarımı öfkeyle kulaklarımın arkasına sıkıştırdım. “Özkan zaten kurtulamıyoruz!” Sesim tüm evde yankılandı. “Anlamıyor musun? Ben Mahzenin kalkanıyım!” Yüzünün beti benzi attı.  “Ben Mahzenin kapısıyım! Benim ölümüme bile bir çıkış yolu sunmazlar. Benim ölümü bile kullanırlar onlar, Mahzen’den ölmek bile kurtarmaz artık beni! Görmüyor musun? Onların beni değil benim onları yönetmem gerekiyor. Başka da kurtuluş yolu yok!”

İNSİZ ŞEH'R +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin