YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM

794 135 579
                                    

🧡KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM🧡

⏳️

İNSİZ ŞEH'R
BÖLÜM YİRMİ İKİ

🥀

Bazen kendi kurduğum planların içine düştüğüm oluyordu. Bazen kendi düşüncelerimden çıkamadığım anlar oluyordu. Ve bazen çevirdiğim oyunlarda yanan ben oluyordum. Kazanmanın da kaybetmenin de tadına bakmıştım. Benim tercihim kazanmaktan yanaydı. Ağzımın tadını bozmamak için gerekirse uyumayacaktım; gerekirse günlerce, aylarca hatta yıllarca çalışacaktım: en sonunda da kazanacaktım.

Benim için başka bir seçenek yoktu. Kazanmaya kaybederek başlamıştım şimdi kazanmak için kaybettiklerim bir hiç gibi geliyordu.

Büyüyordum. En acısı bunun farkındaydım. Bu dünyada büyümek kaybetmek demekken ben dünyaya kafa tutuyordum.

Elimi kaldırarak yumruğumu iki kez kapıyla bütünleştirdim. Çıkan tok sesin ardından birkaç saniye bekledim. İçeriden beni onaylayan hiçbir ses gelmedi. Elimi kaldırarak kulpa koydum ve güç uyguladığımda kapı açıldı. Kapıyı hafifçe içeriye doğru ittiğim de Efruz’un bedenini tam karşımda gördüm. Yalnız bana bakmıyordu. Duvardaki boş çerçeveye dikmişti gözlerini.

Bedenimi içeriye alarak ardımdan kapıyı kapattım. Bedenimi daha fazla özeline sokmadan seslendim. “Efruz?” beni duydu ama yine bakmamayı tercih etti. Tepkisizliği hoşuma gitmemişti. Dudaklarımı birbirine bastırarak üzerine doğru bir adım attım.

“Biraz konuşabilir miyiz?”

“Konuşalım.” Sesi birden çıktığı için irkilmiştim. Bana bakmadığı için geldiğimin farkında olduğunu da düşünmemiştim. Kapıyı ardımdan kapatarak yanına doğru ilerledim. Tam yanında durdum ve onun gibi boş çerçevelere baktım. Ağzımdan çıkan soru buraya gelirken kurduğum hiçbir düşüncemle uyuşmuyordu. “Neden boşlar?”

Derin bir nefes aldığını duydum. Gözlerini üzerimde hissettiğimde başımı omzuma doğru çevirdim. Göz göze geldik. “Çünkü,” dedi. “Henüz oraya layık bir fotoğraf yok.”

Kaşlarım kavislendi. Anlamasam da yeniden sormadım. Gözlerimi gözlerinden çekerek boş çerçevelere baktım. Bekledikleri biri vardı anlaşılan.

“Ne konuşmak istiyorsun?”

Efruz’a bakmamayı tercih ederek yanıt verdim. “Mahzen’i.” Söylediğim kelime anında ortamı germişti. Bedenimi Efruz’a doğru çevirerek yüzüne baktım.

“Özkan sonunda seninle konuştu demek,” kafamla onu onayladım; lakin onaylamadığım şeyler de vardı. “Mahzen’e-” sözümü kesti.

“Mahzen’e gireceğim.”

Gözleri gözlerimdeydi. Kararlı bakışlarına bakıyordum saniyelerdir. Mavi gözlerindeki bu kararlılık beni kendi kararlarımdan vazgeçiremezdi. Dudaklarımı ıslattım. Hiç çekinmeden ikimizin bildiği gerçeği de yüzümüze vurdum.

“Efruz, seni öldürürler.”

Aklı nasıl eriyordu söylediği şeye? Ya da benim aklım mı düşündüklerine ermiyordu? Saatlerdir buna kafa yoruyordum ve buraya da onu vazgeçirmek için gelmiştim. Kefene girseydi eğer işi daha kolay olurdu.

Kafasını yavaşça salladı. “Önce ben onları öldürmezsem.” Dedi. Kafamı belli belirsiz iki yana salladım. “Önceliği onlar kullanırlar.” Dedim. Dudağının kenarı yukarıya doğru kıvrıldı. Özgüvenle sordu. “Emin misin?” dediğinde aklıma yaptıkları geldi. Gözlerimi kapatıp açtım. Düşüncelerime hâkim olarak konuştum.

İNSİZ ŞEH'R +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin