ON DOKUZUNCU BÖLÜM

848 150 701
                                    

🧡KEYİFLİ OKUMALAR🧡

⏳️

İNSİZ ŞEH'R
BÖLÜM ON DOKUZ

🥀

Yağmur yağıyordu. İçimde bir fırtına kopuyordu. Geçmiş yüzüme tükürüyordu.

Yağmur duruyordu. İçim susuyordu. Geçmiş önümden geçmeye başlıyordu.

Sırtımdan akan zehir tüm bedenimi boyuyordu. Gün gittikçe kararıyor gece zihnime doğru batıyordu. Ölecekmişim hissi işte yine benimleydi. Doğrusu bu his benden bir türlü gitmeyi bilmiyordu. Ona biri gitmesi gerektiğini söylemeli ve gitmeyi öğretmeliydi.

Ben artık böyle yaşamaya katlanamıyordum.

Ya bu his gitmeliydi benden ya da ruhum… biri artık beni rahat bırakmalıydı. İkisi üstüme gelince dik duramıyordum. Omurgam bükülüyordu.

Yağmur hızını arttırdı. Yağmurun sesinin ardından bir çığlık dile geldi. Gözlerim etrafın daha yeni farkına vardı. Eski bir bank denizin önüne sabitlenmişti. Çok tanıdıktı. Gözlerim yavaşça bedenime doğru kaydı. Göğsüm korkuyla çarptı. Çırılçıplaktım. Ellerimi hızla önüme siper ettim. Nafileydi. Bir şey bulmak için bakındım, vücuduma yetecek hiçbir şey bulamadım. Bedenimi örten tek şey o zehirdi.

Titrek bir adım attım. Deniz dalgalanıyordu. Deniz, içine kusan gökyüzüne sinirleniyordu. Öyle uçsuz bucaksız görünüyordu ki… Dalgaları durmadan bankın üzerini kırbaçlıyordu. Bank eski ve sırılsıklamdı. Denizle bütünleşen yağmur sesinin ardından bir çığlık daha duyuldu. Bu sefer dalgalar kalbimi kırbaçlamaya başladı.

Zihnime savrulan görüntüler bedenimi titretti. Çıplaklığımı unuttum o an. Acı bana her şeyi unutturabiliyordu. İnledim. Sırtım çok acıyordu. Kalbim sırtımın acısını kıskandığından daha hızlı atmaya başladı. İkisinin arasında var olan yarışı kalbim kazandı. Kalbim her attığında vücuduma yayılan silleler neredeyse ağlamama neden olacaktı.

“Gölge!”

Yutkunamadım. Nefes alamadım. Ölemedim bile. Yavaşça arkamı döndüm. Yüzüm bir mezarlığı andırıyordu ve karşımda bir mezar duruyordu. Kalbim ağzıma gelecekti.

“Reva?”

“Gölge buradayım!” sesi kulaklarımda çınlıyordu; ama o yoktu. Kendi etrafıma bakındım. Birçok kez bakındım. Kahretsin hiçbir yerde yoktu. “Reva neredesin!?”

Sesim etrafa yayıldı, yankıları bir tek bana dokunmayı başardı. Kendi sesimin yankılarına karışan hıçkırık sesleri bacaklarımı titretti.

Reva ağlıyordu.

Etrafıma tekrar bakındım. Hiçbir şey yoktu. Eski bank bomboştu. “Reva?” sesim bir inleyişi andırıyordu. “Buradayım!”

Yüzümü mezara doğru döndüm. Bir adım attım. Mezar taşının üstünde neden onun adı yazıyordu ki? Neden sesi mezarın içinden geliyordu? Mezar taşındaki bu kan da neyin nesiydi?

Kafamı hızla iki yana salladım. Farkına varmadığım gözyaşlarım yağmur sularıyla sevişiyordu.

Bir adım attım. “Hayır…”

Bir çığlık attım. “Reva hayır!”

Dizlerim tam mezarın önüne saplandı. Toprağının altından hıçkırıkları kulaklarıma doluyor kalbime işkence ediyordu. Kalbim yarışı kaybediyordu. Canım çok yanıyordu.

İNSİZ ŞEH'R +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin