⏳️İNSİZ ŞEH'R
BÖLÜM BEŞ🥀
Şehrim kasvet içindeydi. Bir ölünün bile daralacağı bu kasvet tüm binaların üzerine damlıyordu. Damlalar binaların içine işliyordu; binalar ölüyordu. Burada insanlardan çok binalar ölmüştü. Hepsini içime ben dikmiştim: şimdi; teker teker onları yıkıyordum. Yıkılıyordum.
Karşımda duruyordu. Öyle ağlıyordu ki ben bile kendime böyle ağlamamıştım. Aslında ben, kendime hiç ağlamamıştım. O da ağlamasın istiyordum. Mırıldandım. "Ağlamasana,"
Göz yaşları içinde bana baktı. Sanki, kendi göz yaşları içinde boğuluyordu. Durmadan hıçkırıyor, minik kanatları sarsılıyordu. Omzunu silkti. Bana inat acıya bulanmış gözleriyle gözlerime baktı. "Ağlarım." Dedi. Ses tonu çok güzeldi. Sesinde kimsenin dokunmadığı masumlukları barındırıyordu. İçim sızlar gibi oldu. Ona doğru bir adım daha attım. Ağlamasını istemiyordum. Ben ağlamamıştım onun da ağlamaması gerekiyordu. "Ama ağlamakla çözemezsin."
Omzunu yine silkti. Bu sefer gözlerime değil küçük ellerine bakıyordu. "Ağlamazsan anlatamazsın ki," Kafasını kaldırdı. Bana tüm evrenin acısını minicik omuzlarında taşıyormuş gibi bakıyordu. "Sen, ağladım diye yanıma geldin." Gözlerinden akan damlaların hızı arttı. Bir gerçeği istemeden kabul edermişçesine konuştu. "Ağlamasaydım gelmeyecektin."
Bu sefer omzunu silken ben oldum. "Öbürleri gibi ölürsün sandım."
Minik elleriyle gözlerini hırsla sildi. Benim yanaklarım acımıştı. Kendi başına ayağa kalktığı an gürültüyle bir bina yerle yeksan oldu. Bu onu duraksattı. İkimiz de bir süre yıkılan binadan çıkan dumanları izledik. Kasveti içine çekmiş zehirli dumanlar şehrimin her zerresine dağılmaya başladı.
"Böyle yaparsan öleceğim zaten ama bu sefer yanımda sen de olacaksın."
Gözlerimi kırpıştırdım. Tüm dumanı çaresizce içime çektiğimde genzim yandı ve öksürmeye başladım. Zehirli duman her zerreme ilişmeye çalışıyordu. Dikip dikip yıktıklarım şimdi içime batıyordu. Ben, kendimi zehirlemeye başlamıştım.
Öksürüklerimin arasında zar zor konuştum. "Ne yapacağımı bilmiyorum." Diyebildim kendime. Yıllar sonra içime bıraktığım itiraf şeytanlarımın bana karşı cephe almasına neden olacaktı. Lakin şu an onlar umurumda değildi: burada sadece küçük melek ve ben vardım.
Yumruklarını sıktığını gördüm. Adımlarını sinirli sinirli atarak tam önüme geldi. Kafamı eğerek ona baktım. Kaşlarını çatmıştı. Mavi gözleri ışıl ışıl parlıyordu. "Ona bak." Dedi öfkeyle. Söylediğini anlayamadım. Tekrar konuşmaya başladı. "Ona, benim gibi bak."
Kanatlarını iki yana gerdiğinde bir adım geriledim. Boyundan büyük kanatlarını zar zor taşıyordu. Kanatlarını çırptı ama uçamadı. Dişlerini sıkarak kanatlarını tekrar çırptı. Bu sefer bedeni havalandı. Artık kendini taşımak zorunda değildi çünkü onu taşıyacak kanatları vardı.
"Kime bakacağım?"
Bana cevap vermedi. Şehrimin ötesinden bir ses duyulmaya başladı. Ses, büyüdükçe büyüdü. İçimde yaşayacak kadar benimle bir oldu.
"Gölge!"
Gözlerimin odağı değişiyordu. Aldığım nefes damarlarımdaki tüm kanın seğirmesine neden oluyordu. Bu beni kıvrandırdı. Acılar çoğalıyor, vücudumu sarıyor, ruhumu boğuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNSİZ ŞEH'R +18
Chick-LitDerin bir nefes aldı. Söylediklerim onu şaşırtmamıştı, o zaten en başından beri beni anlamıştı. "Bazen sonları değiştiren tek şey sondan önceki kelimedir, Gölge." Gözlerine baktım. "Sondan önceki kelimeni bilemezsin. Sondan önceyi tahmin edemezsin...