🧡KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM🧡
⏳️
İNSİZ ŞEH'R
BÖLÜM YİRMİ ÜÇ🥀
Hücre.
Tüm kapıları zincirlenmiş olan bir hücre o. Hiçbir anahtarın açmaya güç yetiremeyeceği insiz ve karanlık bir şehir.
Mahzen.
Tüm kapılarını zincirlemiş bir kuytu o. Bir anahtarı olan ve yerine yerleştirilip çevrildiğinde ölüme açılan dipsiz kuyu.
Yaşama dair var ettiğim tüm ümitlerimi bir kutunun içine saklamıştım. Arada sırada o kutuya elimi uzatıyor rastgele bir seçim yapıyordum. Yaşama bir süre tutunuyordum evet, ama hep korkuyordum oraya elimi uzatırken. Çünkü biliyordum o kutu bir gün boşalacaktı ve benim yaşama dair biriktirdiğim her şey son bulacaktı. Ölüm tam önümde duracaktı.
Derin bir nefes aldım. Alacağım son nefese bir miktar daha yaklaştım.
Karşımda uzanan gölün üzerinde bir kuş dönüp duruyordu. Göle yaklaşıyor sonra korkarak uzaklaşıyordu ama gitmiyordu. Kanatlarını gerdi ve tekrar suya yaklaştı. Ayakları suya değdiği an kanatlarını çırptı, yine yükseldi. Gitmeyi hiç denemedi.
Gözlerimi neredeyse simsiyah olan bulutlara yükselttim. Fırtına geliyordu. Tüm gökyüzü bulutlar tarafından esir alınmıştı. İçlerindeki pisliği yeryüzüne kusmak için an bekliyorlardı sanki. Bedenimi mesken tutmuş rüzgâr yüzünden kollarımı birbirine daha çok bastırdım. Hava soğuktu. Ürpertici bir tınısı vardı. Böyle havalar içime benzediğinden olsa gerek seviyordum. Saat henüz erken olmasına rağmen bulutlar karanlığı güne çökertmişti.
Ardımdan gelen adım seslerini duyduğumda kaşlarımı çattım. Her kimse bana yaklaşmadan önce bakışlarını da hissettirmişti. Uzun bir süre hissetmiştim. Dakikalarca ardımda, sessiz bir şekilde beklemişti.
“Çirkef?”
Gözlerimi kapattım. Başımı gökyüzünden indirdim. Kerim yavaş adımlarıyla yanıma geldi. Oturdu ve ayaklarını benim gibi göle doğru sarkıttı. Konuşmadı. Benim gibi vazgeçmeyi bir seçenek olarak görmeyen kuşa baktı. Sonra burnundan sert bir nefes verdi. “Sana benziyor,”
Kaşlarım havalandı. Ona yandan bir bakış attım. “Bana mı?”
Kafasını bir bilim insanı gibi salladı. Gözlerini hafifçe kıstı. Bir nefes aldı. “Daha dikkatli bak.”
Onun gibi gözlerimi kısarak kuşa baktım. Farklı bir şey görmedim.
“Her deneyişinde kuşun ayakları suyun içine daha fazla giriyor. Sonra geri çıkıyor. Ayakları ıslak. Daha ayaklarındaki damlalar kurumadan yeniden deniyor. Daha çok batıyor. Daha çok ıslanıyor.”
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Şimdi, o fark edemediğim ayrıntıyı görmüştüm. Bu ayrıntı yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı. Kerim ciddiyken yüzüme vurdukları gerçekler oluyordu. Gerçekler yüzümde ağır izler bırakıyordu. Silinmeyecek izlerdi bunlar. O yüzden Kerim’in ciddi hallerini sevmiyordum.
Sanırım, hiçbir zaman sevmeyecektim.
Kerim, kuşta olan bakışlarını yüzüme doğru çevirip bana gülümsediğinde küçük meleğin dudakları kıvrıldı. Bense hâlâ düz düz bakmaya devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNSİZ ŞEH'R +18
ChickLitDerin bir nefes aldı. Söylediklerim onu şaşırtmamıştı, o zaten en başından beri beni anlamıştı. "Bazen sonları değiştiren tek şey sondan önceki kelimedir, Gölge." Gözlerine baktım. "Sondan önceki kelimeni bilemezsin. Sondan önceyi tahmin edemezsin...