"Bak Mehmet abi seni de anlıyorum. Ama bana birden geldin ve yarın burayı boşaltman lazım diyorsun. Ben birgün içinde yer bulayım. Zaten söylemiştim. Üç dört gün içinde boşaltacaktım. "
"Güzel kızım kusuruma bakma. İnan ki böyle olsun istemezdim. Biliyorsun benim oğlanı, borcu varmış. Bende de emekli maaşından başka bir burası var elimde. Satmaktan başka çarem yok ki." diyen mahcup adamla kabullendim.
"Tamam abi. Kusuruma bakma sen benim."
"Asıl sen kusuruma bakma kızım. Bizim hayta yine yapmış yapacağını. Elimde başka çare yok." kolumu okşayan elinin üzerine elimi koyup tebessüm ettim.
Mehmet abi kim mi? Kafenin mekanının sahibi. Şimdiyse benden yarına kadar çıkmamı istiyor.
Yanından ayrıldığımda kendimi bir sandalyenin üzerine bıraktım. Kollarımı masaya dayayıp başımı da ellerimin arasına aldım.
Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Bir senelik imzaladığımız sözleşme bittiği için bişey demeye hakkım da yoktu.
Batıyordu. Hem kafem, hem ruhum, hem bedenim. Kabul etmiştim artık. Toparlayamıyordum. Kafamı toparlayıp bir karar vermem lazımdı. Ama verecek karar yoktu ki? Nasıl toparlayabilirdim?
Aradan geçen bir saatin sonunda derin bir nefes aldım. Kafeyi kontrol edip kapattım. Hızlı adımlarla eve ulaştığımda evde kimse yoktu.
"Alo baba."
"Meleğim? Üzgün gibisin sanki sen?" diyen babamın huzurlu sesiyle tebessüm ettim. Annem ve babam olmasa sanırım bu hayatta yapamazdım.
Babama sorunu kısaca anlattım. Bana bir nakliyeci arkadaşını yönlendireceğini söyledi. Kafede çalışanlar için de ayın bu gününe kadar olan kazançlarını dağıtıp hepsiyle vedalaştım. Hepsi üniversite öğrencisiydi. Bilerek seçmiştim onları. Kendim de çekmiştim üniversite okurken iş bulamama sorununu.
Hayatımda çok kez çaresiz kalmıştım. Gerek kafeyi ilk açarken, gerek çalışan ararken, gerek ilk kafeyi kapatmayı düşündüğümde. Ama hep yanımda duracak üç kişi vardı. Beni her zaman ayağa kaldıran üç kişi. Hayattaki şansımdı onlar benim.
Allah kimseyi ailesiz bırakmasın.
Allah kimseyi ailesi olduğu halde ailesiz bırakmasın. En zor olanda belki buydu.
Allah kimseyi çaresiz bırakmasın...
_________
Elimdeki ada çayından bir yudum daha alıp zorlukla yutkundum. Şiş boğazım bana yeteri kadar zorluk verirken birde akan burnum hiç yardımcı olmuyordu.
Yazın ortasında hasta olmayı başarmıştım.
Gece balkondaki minderde uyuyakalınca sabah kalkmak oldukça zorlu olmuştu. Hassas bünyem yine kendini bana hatırlatmış.
Hayır yani senin neyine zaten Zeynep Eylül balkonda yatmak? Diyen sol meleğe sonuna kadar hak verdim.
Her nefes alışımda ciğerime batan bıçak hissi oldukça acı vericiydi. Sesim desem erkek sesi gibi olmuştu. Filmlerde o güzel hasta kızlardan asla değildim. Silmekten yara olan burnu, kızarık yanaklarıyla içler acısıydı halim.
Peçeteyle burnumu silip ayağa kalktım.
Babamın aramasıyla kafeye gelip eşyaları toplamıştım.
Emeklerim, anılarım gözlerimin önünden geçerken burukça gülümsedim.
Kafem yoktu artık. İmpossible yoktu artık. İlk açılıştaki heyecanımı anımsadım. Yüzümde solduramadığım gülümsememi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmuş Kalpler (TAMAMLANDI)
Romance"Hala büyümemişsin Zeynep. Büyü. Büyüt kendini." dediğinde durulmuştum. Sözleri canımı acıtıyordu. Ne daha deminki gibi bir gülümseme nede alay vardı yüzümde. "Belkide sadece beraber büyümek istemişimdir." Sesim güçsüz de olsa ona ulaşmıştı. Adem...