BÖLÜM 25 LİNDA

2.9K 143 40
                                    

Bu bölüm canını bu uğurda feda eden GÜLŞAH GÜLER, YILDIZ GÜRSOY, SEVDA GÜNGÖR gibi tüm şehit kadınlarımıza ithaf edilmiştir.

Gözlerim denizin hırçın dalgalarına dalmışken gözlerimden akan yaşlar da bir denizi doldururdu.

Soğuk havanın bacaklarıma omuzlarıma vurmasını önemsemeden saatlerdir burada oturuyordum.

Aylar önce Yasin abim, Umut, Gizem, Yusuf'la oturduğumuz kayalıklarda şimdi ben ve gözyaşlarım oturuyorduk.

Arkamda sahil kesiminde bulunduğumuzdan ve baharın başlamış olmasından zaar dükkanlar saat gece yarısını geçmesine rağmen kapanmamıştı.

Derin bir nefes çektim içime denizin tuzlu havasından.

Düşüncelerin hissi olur muydu?

Hangi tıp kitabına baksak bu psikolojik düşünce baskısı olarak geçerdi. Yani düşünceler insana bir his vermezdi.

Ama bu kesinlikle yanlıştı.

Size hiç düşünceleriniz acı vermedi mi? Düşünceleriniz canınızı ruhunuzdan çıkaracak kadar acıtmadı mı?

Benim acıtıyor. Şuan öyle bir acıtıyor ki nefesim kesiliyor, ruhum acıyor.

Artık değil bedenim ruhum bile acıyor.

Tenzile teyzem vermişti sevdiğim adama ismini.

Umut Bera; Umut adını her daim bir aydınlık, bir umut bahşetsin diye vermişti. Uzun senelerce çocuk sahibi olamamışlar Tenzile teyzem ve Necati amcam. Onların umudu asla tükenmemiş ve oğulları dünyaya gelmişti. İsmide onların umudu olduğu gibi başkalarına da umut olsun diye Umut koymuşlardı.

Bera ise eski zamanda bir kahramandı. Cesur, yürekli, savaşçı bir kahramandı. Bera isminiyse her zaman cesur bir savaşçı olsun, yıkılmasın diye koymuşlardı.

Benim Bera'm değildi artık.

Saatler önce nikahımızın kıyıldığı Bera'm artık bana yabancıydı.

Artık Bera'm değil sadece Umut'tu.

Ne acı değil mi? Sizin aklınıza, kalbinize sizden çok sahip birinin ihaneti çok acı değil mi?

Önümde beliren elle gözlerim hırçın denizden oraya döndü. Plastik bardakta dumanı üzerinde olan çaya ve uzatan ele baktım.

Görüntü hafızam iyi olmasına rağmen simasını daha önceden görmediğime emin olduğum kadın izin istemeden yanıma oturdu.

"Saatlerdir buradasın. Ben arkamızdaki kafede çalışıyorum. Garsonum. Dışarı servis yaparken bu elbiseyle burada oturman dikkatimi çekti. Soğukta iyi gider diye getirdim."

Otuzlarının başlarında olan kadın boya olduğu belli olan eski modada kalan altın sarısı ve siyah saçları kahverengi gözleriyle yüzü güzel biriydi.

Dedikleriyle arkadaki kafeye bakıp tek tük insanın oturduğu kafeye baktım. Buraya pek kimse gelmezdi.

Sahilin sonunda olan kafeye de tek tük de olsa şuanda olduğu gibi dört kişi bile gelmezdi.

Buraya Gizem'le sıklıkla geldiğimizden kafenin çalışanlarını biliyordum ve bu kadını ilk defa görmüştüm. Üzerinde kafenin garson önlüğü vardı. Belli ki yeni alınmıştı. Ondan tanımıyordum.

Teşekkür ederek elindeki bardağı aldım. Baharın başında da olsak gecenin bu saatinde ayaz olan havayı elime sıcaklık deyince hissetmiştim.

Zaten kansızlık olduğu için yaz kış üşeyen ben bahar aylarını kış ayı gibi geçirirdim.

Kaybolmuş Kalpler (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin