Ben geldimmmm.
Öncelikle oy sınırı koymak istemiyorum. Ama lütfen biraz bana destek olursanız çok sevinirim.
Genç adam hastane koridorunda elinde ve kıyafetlerinde sevdiği kadının kanıyla öylece oturuyordu. Bakışları kana bulanmış ellerindeyken kimseyi duymuyor, algılayamıyordu.
Aklında dönüp duran görüntü asla mantıklı davranmasına izin vermiyordu.
O askerdi. Çok kan, ceset, ölü, şehit görmüştü. Soğukkanlı olmuştu hepsinde. Ama bu çok farklıydı onun için. Hastaneye gelene kadar soğukkanlı davransada herşey sevdiğini sedyeye bıraktığı an geri de kalmıştı. O askeri eğitimlerini sevdiğini sedyeye bıraktığında unutmuştu.
Yüzü, gözü kan olan sevdiği kadın ve gözlerini kapatmadan önce söylediği şeyler canını yakıyordu.
'Seni seviyorum.'
Huzur veren fısıltısı kulaklarında uğuldasa da genç adam mutlu değildi. Senelerdir uzaktan seven kız neden gözlerini kapatırken bunu söylemişti? Veda edemezdi. Genç adam asla vedaları sevmezdi. Başından akan kan çoktu. Sert vurduğu çok belli olsa da ciddi birşey olması ihtimalini düşünmek bile istemiyordu. Sevdiği kadının yüzünde kanın bulaşmadığı tek yer kalmamıştı.
O görüntü nasıl unutulurdu?
Canından can giden saatlerde adamın aklında olanlar asla değişmemişti. Ellerini hırsla saçlarından geçirirken hızla ayağa kalktı. Öyle ki yanında oturan Cemre irkilse de bunu genç adam zerre kadar önemsemedi.
Burak abisinin yanına gidip önünde dikildi.
"Şu siktiğimin doktoru ne bok yiyorda içeriden çıkmıyor abi?" dediğinde Burak da duvara dayadığı başını öne doğru eğilip elleri arasına aldı.
O da bilmiyordu. Yan yana bulunan iki müşade odasında birinde gözünden sakındığı hamile karısı, diğerinde can parçası, kardeşi yatıyordu.
Aldığı haberle beyninden vurulmuşa dönen Burak kimseye haber vermeden karargahtan çıkmış. Hiçbir kırmızı ışıkta durmadan hastaneye gelmişti.
"Bilmiyorum Umut." dediğinde sesi son derece yorgundu. Şu iki saatte karısına serum verilip sakinleştirilmiş ve durumunun iyi olduğu öğrenilse de kardeşinden hiçbir haber alınmamıştı.
Umut ayakta bir o tarafa bir bu tarafa yürürken dişlerini kırılacak kadar sıkıyordu.
Üzerinde sevdiği kadının kustuğu kanlı gömlek, pantolonunda başından akan kanın bulaştığı kanlı pantolon, ellerinde ise yine sevdiği kadının kanı vardı. Yıkayamıyordu. Yıkarsa akan suyla sevdiği de annesi gibi gidecek diye korkuyordu. Gözleri dolu ama gözyaşı akmazken, kalbinden oluk oluk akıyordu gözyaşları.
Kalbi ağlıyordu genç adamın.
Senelerdir sevdiği kadından kaçan genç adam şimdi sevdiği kadının kanıyla baş başa kalmıştı.
Duvara yaslanan genç adam yavaşça yere doğru kaydı. Beklemek. En zoru beklemekmiş. Canından can giderken beklemek çok zormuş. Yeni anlamıştı bunu genç adam.
Aradan geçen yarım saatte Umut'un timi ve İbrahim Albay gelmişti hastaneye. Tabi bu sırada odadan çıkmayan doktor da sonunda çıkmış ve ağzından şu cümleler dökülmüştü.
"Hastanın sağ kolu çatlak, aynı şekilde sağ kaburgasında bir adet çatlak ve sağ bel boşluğunda doku zedelenmesi var. Hastamızı oldukça zor ve sancılı günler bekliyor. Ayrıyetten kafasına on iki adet dikiş atıldı. Kan kaybettiği için baygınlık geçirmiş. Kansızlık da olduğu için bunu toparlaması da biraz zamanını alacaktır. Kan değerleri normale dönene kadar baş dönmesi normal. Şimdi ağrı kesici verdik. Uyanınca tekrardan kontrol edeceğiz. Bir sıkıntı çıkmazsa hastamızın kontrolünden sonra çıkabilirsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmuş Kalpler (TAMAMLANDI)
Romansa"Hala büyümemişsin Zeynep. Büyü. Büyüt kendini." dediğinde durulmuştum. Sözleri canımı acıtıyordu. Ne daha deminki gibi bir gülümseme nede alay vardı yüzümde. "Belkide sadece beraber büyümek istemişimdir." Sesim güçsüz de olsa ona ulaşmıştı. Adem...