BÖLÜM 14 TOKAT

6.5K 267 51
                                    

Ben geldimmmmm.Son bölüm bazı şeyler açığa çıktı.

Şunu söylemek istiyorum. Benim kurgum asker kurgusu. Kimsenin kitabını eleştirmek bana düşmez. Ama asker kurgusu diyip eline silah sürmeyen bir karakterde yazmak istemiyorum.

Destek olursanız gerçekten çok sevinirim. Satır aralarına yazılan yorumlara cevap vermeye çalışıyorum. Siz yorum attıkça bölümler hızlı gelir.

Destek olanlara şimdiden teşekkür ediyorum.

Varya bölüm gümbür gümbür.

WATPADDEN KAYNAKLI BİR SORUN YÜZÜNDEN BÖLÜM ŞER KARIŞMIŞ KALDIRSAM BİLE TEKRAR KARIŞIYOR. LÜTFEN BÖLÜM SAYISINA BAKIP ÖYLE OKUYUN!!!!

Umut Bera Karahan'dan:

Vatan tek kelime ama ne çok anlam ifade eder. Her manasında ayrı bir detay gizlidir. Üstünde gezdiğimiz toprak, havasını soluduğumuz orman, uğruna şehit verdiğimiz bayraktır.

Vatan özgürlüktür, hürriyeti damarlarında taşımaktır. İleriye atılıp sellercesine, göğsünden vurulup bir ercesine bir daha dönmemektir. Can, mal, evlat, bu uğurda bekçi değil midir?

Bekçiydik. Canımızla, kanımızla fedaydık biz vatan uğruna. Hiçbir piçi toprağımda barındarmayacak, niyeti olanın nefesini kesecektim.

En büyük hayalimdi asker olmak. Bu vatan, bu ülke, bu bayrak uğruna herşeyimi vermek, şehadete sevdalı olmaktı hayalim.

Zorluklar çekmiştim bu yolda. Çoğu eğitimden geçmiştik. Kimi zaman fiziki, kimi zaman psikolojik şiddet görmüştüm. Ama pes etmemiş başarmıştım. Beş sene önce üç buçuk senelik özel kuvvetler eğitimimi tamamlamış görevime başlamıştım.

Elimdeki silahı yanıma bırakıp kafamı kayaya yasladım. Çantamdan çıkardığım konserveyi açtım. Ne olduğuna bakmadan aldığım konserveden çıkan sarmadan bir tane ağzıma atarken yanımda duran abime uzattım konserveyi.

"Ye kendi yemeğini lan."

"Tadına bak dedik. Uzatan da kabahat anasını satayım."

"Kes puşt."

Bir haftadır bulunduğumuz bu dağda her kurşun sıkışında bana sövüyordu.
Eylül'ümün beni  öptüğünü görmüş ve bağırmıştı camdan. Ama onu bile bile öpmüştü, öpmüştüm.

Bana ne kadar kardeşimin yanına git dese de kıskanç bir abiydi kendisi. Gece arkamı dönüp gittiğimde birşey yapamamış ama tan vakti ikimizde karargaha geldiğimizde sallamıştı yumruklarını.

Yumruk attıkça gülmem onu daha da sinir etmiş ve yumruk sayısını çoğaltmıştı. Yerde yumruklarını yüzüme sıraladıktan sonra yine elimden tutup kendi kaldırmıştı.

"Ne sırıtıyon lan yine sen?" ters ters bana bakan adamla iyice sırıttım.

"Sen gör lan. Bir dönelim yüzünü göstermeyecem kardeşimin sana." demesiyle kaşlarım çatıldı. Ne demek lan göstermemek?

"Siktir lan." dememle solunda duran tüfekle bacağıma vurmuştu.

"Ben sana o gün yemin ettim. Ama sen yine de gitmedin. Bilirsin sözümden dönmem Karahan."

Evet sözünden dönmezdi. Ama konu Eylül'üm olduğunda bende sınır tanımazdım.

"Gitmişler midir Balıkesir'e?" dediğimde o da kafasını arkasındaki kayaya koymuştu.

"Ferit'le Emre bırakmışlardır. Orada rahat edemezler. Babaannem asla rahat bırakmaz."

"Abi hala mı aynı bu kadın ya?" moralim bozulmuştu.

Kaybolmuş Kalpler (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin