Küçükken giydiğimiz beyaz gelinlikler vardır ya. Ben çok severdim onları. Ama hiçbir zaman giyememiştim. Yakınımızın düğünü olmadığı için annem almamıştı.
En büyük hayalim gelinlik giymekti.
Gerçekleşmişti.
Şuan üzerimde gelinliğimle aynanın karşısındaydım.
Evleniyorduk.
Bana bir sene önce Bera'yla tekrardan bir olacaksınız deseler inanmazdım. Ama inanmak isterdim.
Daha küçük bir çocukken aşkı tadıp sonrasında ise ayrılmıştık.
14 yaşında bir ergendim Bera bırakıp gittiğinde. Şimdi ise 24 yaşında bir kadındım.
Tam 10 yıl.
Acısı içimde hiç azalmadan geçen 10 yıl.
Her düştüğümde yanımda olmasını istediğim adamdan yoksun 10 yılım geçmişti.
Ay, gün, saat değildi. 10 yıl.
Bera'ma sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istediğim çok zman olmuştu. İnsan yaşadığı şeylerde boğulup hıçkıra hıçkıra ağlamak ister ya. O zamanlar yanımda olmasını istediğim tek kişi vardı.
Bera.
Bera'm.
İmkansız dediğim sevdam.
Şunu anlamıştım artık. Kaderde varsa hiçbirşey engelleyemez olacağı.
Kapının çalınmasıyla içeri babamla abim girdi. İkisinde de siyah takım elbise vardı.
"Eylül'üm." dedi babam burukça. Gözlerim doldu. Eksiktim. Annem yoktu. Herşeye rağmen olmasını isterdim. Yanımda olsun isterdim.
İkisi de yanıma gelip kollarını kaldırdılar. Kaldırdıkları kolları arasına girdim hemen.
"Evleniyorsun ama daima benim küçük kızım olacaksın Eylül. Bu evden çıkıyor olman tekrar gelmeyeceğin veya burada misafir olacağın anlamına gelmez. Birşey olursa-ki olmaması en büyük dua- geleceğin ilk yer benim. Senin arkanda dağ gibi baban var. Umut seni üzmez. Ama üzerse de çekip gelme Eylül. Aile kolay olunmaz. Hatalar yapacaksınız, zorluklar çekeceksiniz. Ama hep el ele olun kızım. Düşerseniz 'baba' deseniz yanınızdayım. Ama eğer ki gerçekten bırakmak istersen Eylül geleceğin kapı burası. Biz senin arkandan kapıyı asla kapatmıyoruz güzel kızım." dedi gözleri dolu dolu. Oysa benim yaşlar akmaya çoktan başlamıştı. "Hep mutlu olun meleğim. Gönlünüz gönlünüzden, elleriniz birbirinden hiç ayrılmasın." babama tekrar sarıldım sımsıkı.
Göğsünde ağlarken beni kolları arasından çıkarıp hızla dışarı attı kendini.
Sanırım o da ağlıyordu.
"Tavalı cadım." diyen abimle ona döndüm bu sefer. Gözlerimden yaşlar sel gibi akıp giderken sesini duymak bile daha da ağlamama sebep oluyordu.
"Abi."
"Ne çabuk büyüdün cadı sen?" dediğinde gülsem de ağlıyordum.
"Abi."
"Şimşek çaktığında korkardın. Yavaşça kapıyı açar yanıma gelirdin. Gece canın pasta çeker kalkar pasta yerdik. Ben meyveli sevsem de sen çikolatalı seviyorsun diye hep çikolatalı alırdım. Daha dün gibi Eylül yanıma gelip ben evlencem dediğin zamanlar. Hatta daha geçen ağlıyordun emziğim yok diye. "diyerek güldüğün de bende güldüm. Benimle dalga geçtiğinden elimin tersiyle göğsüne vurdum.
"Sende daha dün 'donum nerde?' diye dolaşıyordun abi ama bugün iki çocuğun var." dedim ağlasam da çirkefliği elden bırakmayarak. Dediklerime güldü sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmuş Kalpler (TAMAMLANDI)
Romance"Hala büyümemişsin Zeynep. Büyü. Büyüt kendini." dediğinde durulmuştum. Sözleri canımı acıtıyordu. Ne daha deminki gibi bir gülümseme nede alay vardı yüzümde. "Belkide sadece beraber büyümek istemişimdir." Sesim güçsüz de olsa ona ulaşmıştı. Adem...