14. BÖLÜM / Ağlama!

4.1K 155 26
                                    

Yeni bir bölümle karşınızdayım, kitabımız 1k okunmayı geçmiş, destek veren herkese teşekkür ediyorum, umarım gitgide sayımız daha da artacak, lütfen desteklerinizi eksik etmeyin.(:


İyi okumalar...

Midyat'a gece çökerken ben yine terasa çıkmış öylece manzarayı izliyordum. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Sabah Aras'la konuştuklarımız canımı epey bir sıkmıştı. Aşağıda kalırsam yine bir olay çıkacaktı. Zaten bu konakta beni sevmeyen insan sayısı epey bir fazlaydı.

Gönül'ün söylediklerine ayrı bir sinir olmuştum. Karşıma geçip söyledikleri yenilir yutulur şey değildi. Resmen karşıma geçip bana Dicle ve Aras'ın aşkını anlatıyordu.

Bu olanları düşünmek gözlerimi devirmeme neden oldu. Ellerim kaşımaktan kıpkırmızı olmuştu ama umursamadım. Öfkemi artık dizginleyemiyordum. Sabrım kalmamıştı ve artık sabretmekte istemiyordum.

Avluda akşam yemeği hazırlanıyordu ve Aras birazdan gelmek üzereydi. Yine kavga edeceğimizi biliyordum, bu resmen bir rutin haline gelmişti.

Derken konağın kapısı açıldı ve beklediğim o kişi içeri girdi. Tüm endamıyla...

Kollarımı önümde birleştirip gözlerimi ona diktim. Ben terasta olduğum için o beni göremiyordu. En son onunla beraber burada konuştuğumuzda pek iyi şeyler olmamıştı. Bana o zaman yine çok yakındı...

Bu olanları düşünmek yanaklarımın kızarmasına neden olurken Aras çalışanlardan birine birşeyler söyledi. Ne söylediğini duymuyordum lakin çalışan ona cevap verdiğinde Aras'ın gözleri direkt beni buldu. Yerimi sormuş olmalıydı.

Rüzgar tenime değerken yine o geceyi hatırladım. Benim için dönüm noktası olan o geceyi...

Bizim evin terasındaydım. Gelen misafirleri babamın yeni ortakları ve sadece iş için orada olduklarını zanediyordum. Oysa onların amacı çok daha başkaydı. Bana bir kaç ay önce birisi baban böyle birşeyi kabul edecek deseydi buna asla ihtimal vermezdim. Ama o gece, kaderimin değiştiği gece anladım ki mevzu bahis para olunca babamın gözü beni bile görmüyormuş. Beni şaşırtan başka birşey daha vardı o da annem. O o kadar güçlü ve sağlam bir kadındı ki böyle birseye asla izin vermeyeceğini düşünmüştüm. Tamam sevgisini fazla göstermeyen bir kadındı lakin bana herzaman 'güçlü ol Sena!' derdi. 'Çünkü sen benim kızımsın!'

Ailemi anımsadığımda onca olan şeye rağmen içimde bir özlem belirmişti. En başta Aslı'yı, kardeşimi özlemiştim. Ne olursa olsun hep yanımda durmuştu, ve onu çok seviyordum. Uzun zamandır konuşmamıştık. Bunu kendime hatırlatıp onu bu akşam aramayı düşünüyordum.

Arkamda adım seslerini işittiğimde kimin geldiğini anlamıştım. Arkamı dönüp ona bakmadım. Bakışlarının bana olan etkisinden kaçmanın tek yolu buydu.

Aras yanıma gelip ellerini ceplerine koydu ve gözlerini karşıya dikti. Üzerindeki simsiyah takım elbisesiyle çok etkileyici gözüküyordu. Siyah gömleğinin üsteki üç düğmesini herzamanki gibi açık bırakmıştı. Bakışlarını karşıya dikmiş oldukça rahat bir şekilde yanımda duruyordu.

Derken kafasını hafifçe bana çevirdi ve siyah bakışlarını benim gözlerime dikti. "Artık canın sıkkın olduğunda nerede olacağını biliyorum!" Dedi düz bir sesle.

Bir süre cevap vermedim. Neden bilmiyorum ama ona oldukça kızgın ve kırgın olduğumu anlasın istedim. Canımın yandığını görsün istedim. Belki de görüyordu. Bana 'yüzün hiç gülmüyor' demişti. Mutsuz olduğumun farkındaydı. Peki nedenini biliyormuydu? Ya da bilsin istermiydim?

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin