28. BÖLÜM / Sinsi Oyunlar

2.7K 111 43
                                    

Keyifli okumalar...

"Dicle'ye bir şey oldu!"

Ben ifadesiz gözlerle Gönül'ü izlerken,  Hatice Hanım koşarak yanımdan geçti ve merdivenleri hızla çıkmaya başladı. Bir yandan hizla koşuyor bir yandan da, "Ne oldu Dicle'ye?" diye bağırıyordu.

Nigâr abla, merakla merdivenlere taraf baktı. "Allah allah!" dediğinde oda merdivenlerden çıkmaya başlamıştı.

Bakışlarımı Aras'a taraf çevirdim. Onun yüzü oldukça ciddiydi, bakışlarında endişenin olup olmadığını tam olarak sezemiyordum ama kaşları çatık bir şekilde üst kata taraf bakıyordu. Zihnimde şimşekler çakmaya başlarken, Gönül'ün ilk olarak Aras'ı çağırmış olmasını yeni yeni idrak ediyordum.

Kalbimde derin bir ağrı tekrar baş gösterirken, Aras'ın bakişları bir an beni buldu ve çözemediğim bir ifadeyle bir süre bana baktı. Belki de dün geceden sonra gerçeklerin bir kez daha en net haliyle önümüze serilivermesinin ufak sarsıntısını yaşıyorduk ikimizde.

Gerçek zaten bu değil miydi?

Gözlerinin içine baktım. Belki de bu sefer gerçekten acımasız olarak, Aras'ın yukarı çıkıp çıkmayacağını merak ediyordum. Düşünmem gereken şeyin bu olmadığının elbet farkındaydım ama yaşadıklarım beni bunu düşünmeye itiyordu ve şimdi ki ifadesiz bakışlarım bu yaşananların beni nasıl acımasızlaştırdığını yüzüme vuruyordu.

Aras, son bir kez gözlerime baktı ve merdivenlere taraf yürüyüp bir rüzgâr gibi yanımdan geçip çağırıldığı yere, yani Dicle'nin yanına gitti. Bunun canımı nasıl yaktığını tarif bile edemezdim. Belki Dicle'ye önemli bir sey olmuş olabilirdi ve ben bu durumda bile, düşündüğüm seylere içten içe hayretler ediyordum.

Ne zamandan beri böyle birine dönüşmüştüm? Olayın garip yanı ise, olduğum insandan pişmanlık duymamamdı çünkü üzülmemi bekleyen insanlar beni bu hâle sokan insanlardı.

Zorlukla yutkundum ve elimle taş parmaklıkları kavrayarak oradan güç aldım. Göğsümde ki ateş gitgide büyüyordu. Zihnim allak bullak, düşüncelerim karmakarışıktı. Ruhum bir bilinmeze doğru sürükleniyordu ve gideceği yerde meçhuldü.

Derin bir nefes aldım ve ağır adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Her adımda vücudum sarsılıyor, adımlarımda güç bulamıyordum. Bu fiziksel değildi, bu zihnimin içinde bulunduğu çöküşün dışa vurulmuş haliydi. İçimde merak yoktu, şuan neden daha kötü hissettiğimi bilmiyordum ama karman çorman düşüncelerimin içinde kaybolmak niyetinde de değildim.

Hissizdim.

Sanırım bunu böyle tanımlayabilirdim.

Boğazıma takılan nefeslerim eşliğinde merdivenleri bitirdiğimde, Dicle'nin odasının olduğu taraftan bir insan kalabalığı duyuluyordu. Nurcan ablanın da oraya doğru ilerlediğini gördüm. Nurcan abla bakışlarını kısa bir sure bana dokundurdu ve o da hızlı adımlarla Dicle'nin odasına girdi.

Dudaklarımı birbirine bastırıp, Dicle'nin odasının olduğu tarafa doğru yöneldim. Adımlarım ağır, yuzüm ifadesizdi. Az önceki alaycılığımdan sıyrılmıştım. Hissizlik tüm vücudumu ele geçirirken ensemde derin bir sıcaklık hissediyordum ve bu sıcaklık beni boğuyordu.

Yavaş ve oldukça ağır adımlarla Dicle'nin odasınin önüne vardım. Sanırım herkes buradaydı. En başta Hatice Hanım'ın telaşlı sesi duyuluyordu. Odanın karşısında durdum ve bakişlarımı usulca odanın içinde gezdirdim.

Dicle yerdeydi.

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken, zihnim tekrar bir kaosa sürüklenmişti. Dicle tam olarak baygın değildi. Gözleri yarı açık bir vaziyette yerde yatıyordu ve başı Hatice Hanım'ın dizleri üzerindeydi. Benzi sararmış ve tek kelime bile etmeden öylece duruyordu. Dogruyu söylemek gerekirse gerçekten kötü görünüyordu.

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin