35. BÖLÜM / İç Savaş

3.4K 145 25
                                    

Keyifli okumalar...

Ezildik.

Küçük düşürüldük.

Sevdiğini sandığımız insanlar tarafından, tam kalbimizden öldürüldük.

Sonra, kabullenmemizi beklediler. Hiç susmadan, birbirlerine firsat bile vermeden, kabul edip yerimize sinmemizi söylediler. Bu acıyı hiç bir zaman bilmediler, belki de bilmeyecekler ama hepsi canını yaktığını bile bile konuşacak kadar caniydiler. Hayatı bir oyun, kendilerini o oyunun içine birer kukla gibi yerleştirip, diğer herkesinde onlar gibi olmasını istediler.

İstediler, ama yapamadılar.

İşte, buradayım.

Onlardan ayrı, acılardan ayrı, acımasızlıklardan ayrı, gurursuzluktan ayrı...

Aşktan ayrı.

Ne garipti öyle değil mi? Mardin'e ilk ayak bastığımda içimde hangi duygular varsa, şimdi de aynı duyguları hissediyordum. İstemeyerek evlenmek zorunda bırakılmış ve asla o konağa gelin gitmek istemeyen o kız gibiydim. Tek bir fark vardı; o zamanlar biraz olsun Aras'a güveniyordum ve bu yola ona güvenerek çıkmıştım. Peki ya şimdi o güven denen şeyden bende var mıydı?

Kesinlikle hayır.

Geçirdiğim sinir krizleri, defalarca kez aklımı kaybetmenin eşiğine gelmem, beni şimdi olduğum yere getirmişti. Annemden babamdan, aylarca aynı konağı paylaştığımız o insanlardan hiç bir destek görmeden, tek başıma gelmiştim ve yalnızdım.

Peki, pişman mıydım?

Hayır.

Cam kenarında oturmuş, buz gibi bir suratla kararan havayı ve  bahçeyi izliyordum. Baran'ın bulduğu ev şık ve gözden uzak bir yerdeydi. Daha doğrusu çiftlik evi gibi bir yerdi ve etraftada tek tük evler ve tarlalar vardı. Evin içi sade ve şık bir şekilde döşenmişti. Evin dekorasyonu umurumda bile değildi çünkü burası sadece bir süreliğine, idareten kalacağım bir yerdi. Yalnız değildim, dışarıda çiftlikte çalışan insanlar, evin içinde ise orta yaşlarda, çalışan bir kadın bana eşlik ediyordu.

Boşandıktan sonra nereye gideceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama bulmak zorundaydım. İstanbul'u tamamen aklımdan çıkarmalıydım çünkü muhtemelen annem ve babam şuan benden nefret ederek bahsediyordular.

Merve'yi aramamıştım. Sabah boşanma kağıdının Aras'a ulaştığını biliyordum ve eğer Merve'yi ararsam bu Merve'yi zor durumda bırakabilirdi.

Geriye doğru yaslanıp, sıkıntıyla ofladığımda, çalan zil sesi bir anda gerilmeme neden oldu. Hafifçe doğrulup, gözlerime dolan gerginlikle beraber kapıya taraf baktığımda, mutfaktaki çalışan kadının kapıya doğru ilerlediğini farkettim. Ayağa kalkıp büyük ve geniş salonun içinde bir kaç adım ilerledim ve kimin geldiğine kulak kabarttım.

İçimde dünden beri hafif bir gerginlik vardı. Konaktan kimseye haber vermeden ayrılmıştım ve bu öğrenildiğinde herkes birbirine girecekti. Tabi ki bu riskleri göze alarak bu yola çıkmıştım ama ufakta olsa içindeki gerginliğe mani olamıyordum. Bu bile, Aras'a büyük bir darbeydi ve durup kabulenmeyecekti.

"Oo Sena Hanım, bakıyorum da kaçış operasyonu başarıyla tamamlanmış," Baran, yüzünde neşeli bir gülümseme ile salona girdiğinde, içimde beliren gerginlik hafiflemiş ve rahat bir nefes vermeme neden olmuştu.

Gözlerimi devirip kanepeye doğru yürüdüm tekrar. "Kaçmadım ben," diye söylendim buz gibi bir sesle. "Sadece, haber vermedim o kadar..."

Baran denen adam söylediğim bu şeyi duyduğunda ufak bir kahkaha attı ve bakışlarını benim üzerimde gezdirdi. "Kaçmadınız öyle mi?" diye sordu geçip tekli koltuklardan birine otururken. "O yüzden mi, kapıyı çaldığımda bu kadar korktunuz?"

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin