21. BÖLÜM / Tutkunun Pençesi

4.8K 134 32
                                    

Keyifli okumalar...♡

"O gün Aras'la ne yaptığımızı merak ediyor musun Sena?"

Duyduğum kelimeler zihnimin ücra köşelerine saplanıp orayı yavaşça kanattı. Söylediği şeye şaşırmadım ama göğsümün içinde başlayan acıyıda önleyemedim. Bir an, bu kelimelerin karşımda ki nefret ettiğim kızın bogazına dizilmesini, hatta onu nefessiz bırakmasını istedim. Böyle hissetmemin nedenini ben gayet iyi biliyordum ama keşke bu kadar derin hissetirmesini önleyebilseydim.

Vücudum Dicle'ye taraf yavaşça döndü. Başıma saplanan ağrı kendini belli etmeye başlarken, göz bebeklerimde büyük bir ağırlık hissediyordum.

Buzdan bile daha soğuk olan bakışlarım, Dicle'nin üzerinde birkaç saniye gezindiğinde, vücuduma nükseden sinire mâni olmayı şimdilik başarabiliyordum.

"Hayır," diye mırıldandım buz gibi bir sesle.

Dicle gözlerini kısıp yüzüme kısa bir süre baktı. "Ama ben duymanı istiyorum," diye konuştuğunda gözlerime yerleşen alayla beraber hafifçe gülümsedim. Bu gülüşüm neşeden tamamen uzaktı.

Dudaklarımdan kısık bir nefes verdim ve Dicle'ye bakmaya devam ettim. O ise gözlerinde ki yaşları silip konuşmaya devam etti. "Harika bir gün geçirdik." dediğinde benim ifadem zerre değişmedi. "Hatta hayatımda geçirdiğim en harika gündü."

Kaşlarımı kaldırdım ve karşımda konuşan kıza düz düz baktım. O gün, Aras'ın, Dicle'yle gittiği gün benim için bir kabus gibiydi ama ben yaşadığım o kabusun daha beterini tamda o gün onlara yaşatmıştım. Ne olup bittiği hakkında birşey duymak istemiyordum. Tek istediğim karşımda ki kızdan, bu konağa geldiğinden beri sırtıma yüklenen yüklerin hıncını çıkarmaktı.

Ama bu sefer sakin olmalıydım.

Başarabilirsem...

Dicle kıpkırmızı olmuş gözlerini kısaca yumdu ve sonra tekrar açarak bana baktı. "Çok yakınlaştık," diye mırıldandı gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ederken. "Daha fazlasını anlatmama gerek var mı?"

Kelimeler boğazıma bir bıçak gibi saplandı ve vücudumda dolaşan tüm kan oradan boşalmaya başladı.

Çok yakınlaştık...

Bu kelime bir an canımı öyle bir yaktı ki ifademi sabit tutmakta oldukça zorlanıyordum. Ne kadar ileri gitmişlerdi? Ya da bir önemi var mıydı? Yoktu.

Sırf bu cümle için bile onlara hayatı dar edebilirdim ve şuan bunun için müthiş bir istek duyuyordum. Zihnim uyuşuyor, gözlerim kararıyordu. Bu sinir ve nefrettendi.

Kısa bir an nefret dolu bakışlarımı Dicle'ye yönelttim. Bu nefretim öyle güçlü ve şiddetliydi ki kendimi kontrol etmekte hiç olmadığım kadar zorlanıyor ve her geçen saniye daha çok sinirlendiğimi hissediyordum.

Yapacaklarımdan korkuyordum.

Dicle'nin gözlerine nefret dolu bir bakış gönderdim. "Sen ne zamnediyorsun?" diye mırıldandım şaşırdığım bir sakinlikle. "Ben aradan çekileceğim, sende Aras'la evleneceksin, öyle mi?"

Duruşunu dikleştirdi ve bana baktı. "Evet," dedi titreyen bir sesle.

Alayla güldüm ve gözlerimi kıstım. "Ben aranızdan çekilir miyim bilmem ama," diye mırıldandım gözlerim alayla parlarken. "Bu saaten sonra ben gitsem de, kalsam da sizin mutlu olmanıza izin vermeyeceğim."

Tekrar gözyaşlarını sildi, ben ise umursamadan devam ettim. "Sen bana aşktan bahsediyorsun ya hani," dediğimde ifadem zerre değişmemişti. Dicle kafasını salladı. "Hah, işte o aşk artık yok." dedim umursamadan.

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin