26. BÖLÜM / Ateş

3K 108 47
                                    

Keyifli okumalar...

Umut, mutlaka bir yerde bizi bekliyor. Az daha dayan gönlüm.
Ahi Aratoğlu

Acı, insanı dört bir yandan sardığı zaman kelimelerin artık ne bir tesiri ne de bir önemi vardır. Çünkü artık konuşan kelimeler değil, acılardır. Kor bir ateş yüreğinizin orta yerine düşüp orayı alev alev yakmaya başladığında, sarfettiğin tüm kelimelerde yüreğinle birlikte ağır ağır yanar.

Taaki geriye sadece külleri kalana kadar.

Şimdi, kelimeler boğazıma birer birer dizilmiş, hayat bir kez daha bana büyük bir darbe vurmuştu. Ama bu öyle bir darbeydi ki vadettiği tek şey zifiri bir karanlıktı. Ne en ufak bir ışık sızıyordu oradan, ne de küçücük bir umut...

Bu çok ağırdı.

Bu, bu zamana kadar omzuma yüklenen tüm yüklerden daha ağırdı.

Bu yük boynumu büküyordu.

Bu yük dizlerimin bağını çözüyordu.

Bu yük beni öldürüyordu...

"Hamileyim."

Koca bir sessizlik.

Avlunun içerisi, az önceki o bağırış çağırıştan bir anda sıyrılıp derin ve ağır bir sessizliğe gömüldüğünde, bir bıçak göğsümün orta yerine saplandı.

Nefes alamadığımı hissediyordum ama neden hâlâ ayaktaydım?

Aras'ın beni tutan kollarının gevşediğini farkettim ama adımlarım beni sendelettiğinde beni tutan şey yine onun kolları olmuştu. Boğazıma oturan yumru ve gözlerimde hissettiğim keskin yanma hissi, donuk bakışlarımı eritmeye yetmediğinde, yerimde öylece durmaya devam ettim. Göğsüme bir anda çöken ağırlık tüm algılarımı kapatmış, nefes almamı bile engellemeye çalışıyordu. O kelime, zihnim sanki bir mağaraymışcasına defalarca kez zihnimde yankılandığında, ilk defa kalbimin bu kadar net bir şekilde acıdığını hissettim.

Gözlerim, ağır ağır beni tutan kolların sahibine doğru döndü. Sızlayan göz kapaklarımın üzerine yüklenen bu ağır yük bakışlarımın üzerine yerleşirken, nefesim bir kez daha boğazımda takılı kaldı. Hissettiğim tek şey acıydı.

Aras'ın bakışları Dicle'den ayrılıp beni buldu. Yüzündeki sert ve ciddi tavıra bu sefer somut bir şaşkınlık eşlik ediyordu. Gözlerinde taşıdığı ifade o kadar karmaşıktı ki ne düşündüğünü asla tahmin edemiyor, zaten buna kafa yoracak gücü de kendimde bulamıyordum.

"Ne demek oluyor bu?"

Babamın sinirli ve sert sesi avluda yankılandığında, zorlukla yutkundum. Bilincim açıkken şoka girmiş gibiydim ve zihnim derin bir acıyla boğuşuyordu.

Bakışlarımı Aras'tan ayırmadım. Gözlerimdeki ifade ona ağır gelmiş olacakki çenesinin kasıldığını farkettim. Gözlerime binen ağırlıkla beraber bir adım geri sendeledim ve onun beni tutan kollarını sertçe iterek ondan birkaç adım uzaklaştım.

Herşey çok karmaşıktı.

Herşey çok netti.

Ellerimin titrediğini hissettiğimde, ellerimi sıkı bir yumruk yapıp bunu bastırmaya çalıştım. Kafamı hafifçe salladığımda, duyduğum şeye inanmak istemiyordum. Herkesin yüzünde somut bir şaşkınlık, bazılarının yüzünde ise büyük bir zafer gülümsemesi vardı.

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin