11. BÖLÜM/ Cevapsız Sorular

3.9K 157 8
                                    

İyi okumalar...

"Ben Baran, Baran Eroğlu!"
Adam kendini tanıtığında ismini daha önce duyup duymadığımı bilmiyordum. Hâlâ sorar gözlerle adama bakmaya devam ederken adam açıklama yapma gereği duymuş olmalı ki hemen konuşmaya başladı.

"Aras'ın eski bir dostuyum, kendisi beni pek sevmez ama..."
Adam bunu söylediğinde, Baran ismini nerede duyduğumu anımsamıştım.

Geçenlerde Murat ağabey kahvaltıda Baran diye birinden bahsetmişti ve Aras, Baran ismini duyunca oldukça sinirlenmişti. Söylediğine bakılırsa bu adam o adam olabilirdi.

Şaşkın bir şekilde Merve'ye baktım. Merve hâlâ gergin gözüküyordu. Bu Baran denen adamın kim olduğunu çok merak etmiştim.

"Beni nereden tanıyorsunuz?"
Ben bunu sorduğumda Baran hafifçe gülümseyip, eliyle Merve'yi gösterdi.

"Aras'ın yeğeninin yanında görünce karısı olduğunuzu tahmin etmiştim. Görünüşe bakılırsa yanılmamışım."
Baran bunu derken anlamış bir şekilde kafamı salladım.

"Sena kalkalım mı?"
Merve masadan kalkıp bunu söylediğinde onu kafamla onayladım. Bu adamla konuşmamın ne kadar doğru olduğunu bilmiyordum ve bu yüzden sohbeti burada kesmek en iyisi olacaktı.

Ayağa kalkıp çantamı elime aldığımda adam hâlâ gülümsüyordu.
"Görüşmek üzere Sena Hanım!"
Baran bunu söylediğinde ben sadece kafamı yapmacık bir şekilde sallamakla yetindim. Adamın söyleyiş şeklinde hoşuma gitmeyen bir şeyler vardı ve gerilmiştim.

Hesabı ödeyip çay bahçesinden çıktığımızda merakla Merve'ye baktım.
"Bu Murat ağabeyin bahsettiği Baran'mı? Hani Şanlıurfa'dan yeni dönen?"

Merve adımlarını yavaşlatıp kafasını salladı.
"Evet, Aras amcamın en büyük düşmanı desek daha doğru olur!'
Merve bunu dediğinde şaşırmış bir şekilde kaşlarımı çattım.

"Neden düşmanlar?"
Bunu söyledikten sonra meraklı gözlerle Merve'ye baktım.

"Nedenini ben de bilmiyorum!"
Merve bunu dediğinde merakım daha da artmıştı.

Arabanın olduğu yere vardığımızda hava hafiften kararmaya başlamıştı. Arabaya bindikten sonra araba hızla konağa doğru yol almaya başladı.

Bugün kafam yeterince doluydu ve birde Baran denen adam kafamda bir sürü soru işareti bırakmıştı. Bu adamın kim olduğunu merak ediyordum ama kafamı ondan daha çok kurcalayan bir şey daha vardı ve o da sabah yaşanan olaydı.

İçimdeki sinir bir an olsun azalmamıştı. Olanlar tüm netliğiyle aklımdaydı ve hâlâ çok öfkeliydim. Konakta ki her günüm farklı bir olayla geçiyordu. Bunları hak edecek ne yapmıştım ki ben? Daha ailemin beni para için sattığı gerçeğini kabulenememişken birde bunlarla uğraşıyordum. Bilinmez bir çıkmazın içerisindeyken artık hiç bir şey düşünmek istemiyordum.

Sessiz geçen bir yolculuktan sonra araba nihayet konağa varmıştı. Şöfor poşetleri taşırken biz çoktan içeri girmiştik.

İçeri girer girmez avluda oturan Hatice Hanımın bakışları bize kaymıştı.

"Nihayet evin yolunu bulabildiniz gelin hanım!"
Hatice Hanımı duyduğumda umursamaz bir tavırla ona baktım.

"Yerimiz çokmu belli oluyor?"
Ben bunu dediğimde Hatice Hanımın kaşları çatılmıştı.

Sinirlenmesi umurumda bile değildi. Bu zamana kadar çok bile sabretmiştim. Bundan sonra olduğum gibi davranacaktım. Eski Sena gibi...

"Sen böyle kafana göre davranmaya başladıysan işimiz var seninle!"
Hatice Hanım iğneleyici bir şekilde bunu söylerken gözlerimi devirme isteğimi son anda yenip umursamaz tavrımı bozmadım.

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin