24. BÖLÜM / Kozlar ve Tutkular

2.9K 109 17
                                    

Keyifli okumalar...

Hayatın bana oynadığı oyunlardan biride, mutluluğun tadına tam olarak varamamamdı belki. İstanbul'da, Mardin'de, nerede olursa olsun hayatımı tam anlamıyla kontrol edemiyormuş gibi hissediyordum.

Ne kadar çok uğraşırsam uğraşayım, o noktaya bir türlü ulaşamıyordum çünkü huzur bana oldukça uzak bir kavramdı.

Bakışlarım, elimde ki kağıda takılı kalmış, zihnime serpiştirilen merak tohumları filizlenmeye başlamıştı. Bu adamın hangi cesaretle buraya geldiğinde bir anlam veremiyordum. Üstelik Aras, daha birkaç hafta önce gözümün önünde onu vurmuşken onu buraya getiren sebebin ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.

Bu çok riskliydi.

Merve, şaşkınlıkla açılmış gözlerle bakışlarını kağıttan ayırdı ve bana baktı. Gözlerinde korku ve merak vardı. "Bu adam kafayı yemiş..."

Huzursuz bir nefes verdim, zihnim allak bullaktı. "Aras onun burada olduğunu görürse bu sefer kesin öldürür," diye mırıldandım gergin bir sesle. "Hayır bana ne söyleyebilir ki o?"

Merve bilmediğini belirtircesine kafasını salladı. "Bilmiyorum ama önemli olduğu kesin," Gözleri merakla üzerimde gezindi. "Gidecek misin?"

Hiç bir fikrim yoktu. Bu oldukça tehlikeliydi ama şuan ne söyleyeceğini oldukça merak ediyordum. Şöyle bir ihtimal vardı, eğer Baran denen adam bana bir zarar vermeye kalkarsa ortalık birbirine girerdi. Konağın arka tarafında bana zarar verecek kadar aklını kaybetmiş olamazdı çünkü en ufak bir çığlık bile ortalığı birbirine katar herkesin oraya toplanmasını sağlardı.

Gözlerimi kıstım ve kağıdı ellerimin arasında buruşturup insanların görmemesi için avucumun içine sakladım. "Gideceğim," dedim duygusuz bir sesle. "Bakalım ne söyleyecek..."

Merve, endişeyle yüzüme baktı. "Emin misin Sena?" diye sordu sesini kısık tutmaya çalışarak. "Bak bu çok tehlikeli, o adam sana bir zarar verebilir."

Kafamı salladım. "Konakta bu kadar insan varken bana zarar verecek kadar kafayı yememiştir," dedim, sesim umursamaz olsa da, ben oldukça tedirgindim.

Merve, tedirgin bir nefes verdi. "Tamam bende seninle geliyorum."

Kafamı reddedercesine salladım. "Hayır sen burada kal ve eğer biri oraya gelmeye kalkarsa beni ara..."

"Ama Sena..."

"Merve," dedim sesimi kısarak. "Eğer Aras, Baran'ı görürse büyük olay çıkar bunu göze alamayız, sen biri dışarı çıkarsa hemen beni ara, tamam mı?"

Merve endiseyle gözlerini üzerimde gezdirdi. İstemeden de olsa kafasını sallayıp beni onayladığında gözlerinde saf endişe vardı.

Etrafıma baktım ve kinseye farkettirmeden elimde ki kağıdı Merve'nin eline tutuşturdum. "Bunu da yok et." dedim ve derin bir nefes alıp gözlerimi etrafta gezdirdim.

Ön taraftan çıkarsam kesinlikle birinin dikkatini çekerdim çünkü burası oldukça kalabalıktı. En iyi seçenek arka taraftan çıkmaktı.

Oldukça rahat görünmeye çalışarak yürümeye başladığımda, içimde büyük bir gerginlik vardı ama merakım daha ağır basıyordu. Eğer biri beni o adamla görürse bu işten nasıl kurtulacağım hakkında herhangi bir fikrim yoktu. Tek temennim kimseye görünmeden konuşup konağa geri dönmekti.

Ven kalabalığın arasından sıyrılıp arka kapının olduğu tarafa geldiğimde etrafıma göz gezdirip büyük kapıyı geçebileceğim aralıkta hafifçe araladım ve kapıdan çıktım. Burası ön tarafın aksine oldukça sessizdi. Gözlerim etrafta gezinirken bir kaç adım ilerledim gözlerim ve en sonunda Baran denen adamı buldu.

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin