39. BÖLÜM / Kimsesiz

4.3K 234 100
                                    

Keyifli okumalar...

Kalabalıkların içinde kimsesiz kalmak.

Hayatımın özeti sadece buydu. Ben kalbime, tek bir kişinin onlarca ihanetini sığdırdığım zaman tüm iyi niyetimi kaybetmiştim. Kelimelerim birer silah olmuş, kalbim herkese düşman kesilmişti.

İhanet öldürür müydü?

İhanet insanı değil, içindekileri öldürürdü.

Şimdi nefeslerin bile bana ihanet etmişti. Karanlığın içinde yine yalnızdım. Aynı Aras'ın, Baran'ı vurduğu gün olduğu gibi. Aynı sessizliğin daha korkutucu bir haliydi bu. Karanlığı bazen bir takım ışıkların böldüğünü görüyor gibi oluyordum. O korkunç karanlıktan kurtulmak için göz kapaklarımı zorladığımı hissedebiliyordum.

Sonra yavaş yavaş bir şeyler netleşti. En azından artık karanlıkta değildim. Göz kapaklarım birbirlerinden ayrıldıklarında bulanıklaşan görüntüler yüzünden yüzümü buruşturdum.

Bu sefer her yer daha aydınlıktı.

Hastanedeydim.

"Ne oluyor?" diye zorlukla konuştuğumda, ağrıyan boğazım konuşmamı zorlaştırıyordu. Zorlukla yutkunup, etrafıma bakındım.

"Sakin olun," diye bir kadın sesi duydum. Sanırım hemşireydi. "Hastanedesiniz."

Kadın koluma takılan serumu kontrol ederken, bedenindeki ağırlık göz kapaklarımı ağırlaştırıyordu. Kendimi zorladım ve hemşireye taraf kafamı çevirdim. "Ne oldu bana?" diye sorduğumda başıma saplanan korkunç acıyla yüzümü buruşturdum.

Hemşire hafifçe gülümsedi. "Panik atak geçirip bayılmışsın," dedi köşede ki sehpanın üzerindeki kağıtları incelerken. 

"Kim getirdi beni buraya?" diye mırıldandım zorlukla. "Annem burada mı?"

Kadın, "Hayır," diyerek bana döndü. "Bir adam var sadece dışarıda, o getirdi seni," Kadın gülümsedi tekrar. "Erkek arkadaşın galiba."

Kaşlarımı çattım. Aklıma gelen ihtimalle beraber vücudum sinirle kasılırken üzerimdeki örtüyü avuçlarımla ezdim.

Beni buraya getiren kişi umarım Aras değildi...

Olmasındı.

Kadın bir süre yüzüme baktı. "Çağırmamı ister misin?" diye sorduğunda zorlukla yutkundum ve hafifçe kafamı salladım.

"Lütfen," dedim durgun bir sesle.

Hemşire odadan çıktığında, ara sıra başıma saplanan ağrıyla beraber elimle başımı tuttum ve derin bir nefes aldım. Annemin olanlardan haberi yoktu muhtemelen. Belki de arama zahmetine bile girmemişti. Zaten söylediği şeylerden sonra bana hala kızgın olduğunu biliyordum ama ne yaparsam yapayım bu kızgınlığı haklı çıkaracak bir sebep bulamıyordum.

Bir insan neden kendi kızına böyle bir hayatı reva görürdü ki?

Babam ise hiçbir olaya tepki göstermiyordu. Bana bunca yapılan şeye rağmen hâlâ sessizdi ve bu beni çok yaralıyordu. En azından tüm bu olanları öğrendiğinde beni o konaktan çekip çıkarmasını isterdim.

Ama ne annem ne de babam bu zamana kadar güvene bileceğim bir liman olmamışlardı bana.

Ben bunca şeyle bu zamana kadar tek başıma savaşmıştım.

Bundan sonra da savaşırdım.

Yatakta hafifçe doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına yasladım. Hâlâ tam olarak ayıldığım söylenemezdi. Kendimi oldukça halsiz ve yorgun hissediyordum.
Bir kaç saniye sonra, kapı tıklatıldığında bakışlarımı kapıya taraf çevirdim. Kapı hafifçe aralandı ve içeriye uzun boylu genç bir adam girdi. Aras değildi. En azından buna sevine bilirdim. Onunla karşılaşmak istemiyordum.

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin