9. BÖLÜM / Öfke

4.1K 164 2
                                    

Sabah kalkar kalkmaz ilk işim ılık bir duş almak olmuştu. Sabah öyle bir baş ağrısıyla uyanmıştım ki beni ancak bir duş ayıltabilirdi.

Duş aldıktan sonra giyinmek üzere banyodan çıktım. Sabah uyandığımda Aras'ı odada görememiştim. Sanırım erken kalkmıştı.

Kıyafet dolabımdan gözüme kestirdiğim kıyafetleri çıkarıp hızlı bir şekilde giyindim. Baş ağrım henüz geçmiş sayılmazdı ama az öncekine nazaran biraz hafiflemişti.

Saçlarımı kurutmuştum lakin yinede hafiften ıslaktı. Bunu umursamayıp hızlıca taradım saçlarımı. Bugün kendimi oldukça halsiz hissediyordum. Zaten bu konağın duvarları üzerime üzerime gelmeye başlamıştı. Hergün bir gerginlik, hergün bir kavga derken bu olanlar beni epeyce yoruyordu.

Saçlarımı tarama işini bitirdikten sonra telefonumu elime alıp çıktım odadan. Merdivenlere doğru yöneldiğimde Dicle'de kendi odasından çıkıyordu. Sabah sabah ilk gördüğüm kişinin Dicle olması daha şimdiden bu günün iyi geçmeyeceğinin habercisi gibiydi.

Dicle herzamanki mutsuz ve ağlamaklı havasındaydı. Ne kadar normal görünmeye çalışsada her halükarda aşk acısı çeken bir kadın havası veriyordu.

Dicle'yi umursamayıp yürümeye devam ettim. Bu günü olaysız bitirmek istiyordum.

Aşağı inip kahvaltının hazırlanmasına yardım etmek için mutfağa yöneldim. Aras hâlâ etrafta gözükmüyordu ve meraklanmaya başlamıştım.

Mutfağa girdiğimde beni karşilayan Nurcan ablanın güler yüzü olmuştu.
"Günaydın!"

Nurcan abla bunu dediğinde bende hafifçe gülümseyerek ona karşılık verdim.
"Günaydın!"

Gözümü mutfakta gezdirdiğimde, tezgahın üzerinde duran çay bardaklarını gördüm.

"Ben bunları masaya götüreyim o zaman!"
Ben bunu dediğimde Nurcan abla beni kafasıyla onayladı.

"Tamam canım!"
Nurcan abla bunu söylerken ben çoktan tepsiyi elime almıştım.

Dikatli adımlarla mutfaktan çıkıp kahvaltı masasına doğru ilerlemeye başladığımda Hicran Hanım'da merdivenlerden ağır ağır iniyordu.

Elimdeki tepsiyi masaya koyup çay bardaklarını masaya yerleştirmeye başladım. Ahmet ağabey ve Murat ağabeyde aşağı inmişti ama Aras hâlâ ortalıkta yoktu. İyice meraklanmaya başlamıştım. Acaba bir işimi çıkmıştı?

Kafamda ki sorular dağ gibi büyümeye devam ederken bardakları yerleştirme işini bitirip boş tepsiyi elime aldım. Arkamı dönüp tepsiyi bırakmak için mutfağa yöneldiğimde gördüğüm kişi bana ukâlâ bir şekilde bakan Hatice Hanım olmuştu.

Hatice Hanım'ı gördüğümde hoşnutsuz bir şekilde gözlerimi devirdim ama o hâlâ ukâlâ tavrını koruyordu.

Olay çıkmasını istemediğim için, Hatice Hanım'ı umursamayıp mutfağa ilerlemeye başladım.

"Ne oldu gelin hanım, yine moralin bozuk!"
Hatice Hanım'ın iğneleyici sözlerini duyduğumda duraksayıp arkamı döndüm.

Sanırım Hatice Hanım benimle tartışmadan güne başlayamıyordu artık. Ben ne kadar gerginlik çıkmasın diye uğraşsam Hatice Hanım herzaman burnumun dibinde bitiyordu.

Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirip Hatice Hanım'a baktım.
"Ne yapayım Hatice Hanım? Kalkıp göbek atmamı falanmı bekliyorsunuz?" dedim artık sinirlenmeye başladığımı belli ederek.

Hatice Hanım bunu duyduğunda iki elini havaya kaldırdı.
"Aras'ı ortalıklarda göremedim de ondan dedim! Yoksa dün eve gelmedimi?"

Hatice Hanım'ın bu cevabına karşın gözlerimi devirdim. Kadın her fırsatı değerlendiriyordu. Her dakika laf sokma derdindeydi.

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin