Keyifli okumalar...
Yazar'dan...
Öfke, insanın bedenine ulaştığı zaman insanın o duygudan kurtulması epey bir zordu. Hele ki, bu öfkenin sahibi bir kadınsa, sadece o değil onun öfkesini kazanan herkes bu öfkeden nasibini alacaktı.
Bunun bir kaçışı yoktu.
İşte bu öfke, Aras Karaaslan'a öyle büyük bir darbe vurmuştu ki, şimdi onun içinde öfkenin yaktığı ateş cayır cayır yanmaktaydı. Elleri direksiyonu sıkıca kavramıştı ve gözleri yoldan ayrılmıyordu. Yüzü ifadesizdi ama gözlerinde öyle bir ifade vardı ki, öfke en net haliyle orada duruyordu. Zihninde, dakikalardır aynı şey dönüyordu. Sena'yı getireceğim. Bunu defalarca kez kendine hatırlatmıştı. Onu öyle kolay kolay bırakmayı düşünmüyordu, öyle ki buna ihtimal dahi vermiyor Sena'nın ona olan kızgınlığı yüzünden böyle yaptığına inandırmak istiyordu kendini.
Bir elini direksiyondan çekti ve gömleğinin bir düğmesini daha açarak rahatlamaya çalıştı. Arabanın camından keskin bir rüzgar esiyordu ve araba o kadar hızlıydı ki arabanın içini rüzgârın sesi doldurmuştu. Gözleri elindeki yüzüğe saniyelik olarak kaydı ve ardından sert bir nefes vererek bakışlarını tekrar yola çevirdi.
Ağabeyi Murat, hemen yanında yolcu koltuğunda oturuyordu. Bakışları bir kardeşine bir yola bakıyordu. Süratle giden araba, onu hafiften tedirgin ediyordu çünkü bu kardeşinin öfkesini çok daha net bir şekilde hissetmesine neden olmuştu. "Aras, oğlum yavaşla biraz," diye uyardı sakin bir sesle. "Nerede olduğunu biliyoruz zaten, acele etme..."
Aras onu duymadı. Öfke tüm algılarını kapatmış gibiydi ve sadece hedefine bir an önce ulaşmak istiyordu. Murat Bey, huzursuz bir nefes verdi ve Aras'a baktı. "Aras, duymuyor musun beni?" diye söylendi, sesini hafifçe yükselterek. "Yavaş git başımıza bir şey gelecek."
Aras, aniden elleriyle direksiyona vurdu ve sinirle yola bakmaya devam etti. "Ulan benim başıma daha ne gelebilir?" diye gürledi, oldukça sert bir sesle. Ardından ellerini bir kaç defa daha ard arda direksiyona vurdu. "Benim başıma daha ne gelebilir?"
Teker teker ve öfkeyle bağırdığında, gür sesi arabanın içindeki yoğun rüzgâr sesini bile bastırmıştı. Sert bir nefes aldı ve arabanın hızını biraz daha arttırdı. Akıp giden yol daha hızlı akmaya başladığında, Murat Bey'in kaşları çatılmıştı. "Bak çok sinirlisin böyle olmaz," diye konuştu kardeşini sakinleştirmeye çalışarak. "Sakinleşmen lazım."
Aras, bakışlarını abisine çevirdi ve ardından tekrar yola döndü. "Sakin falan olamam!" diye bağırdı sinirle. "Sena..." Ellerini direksiyona vurdu. "Sena'nın o herifin evinde ne işi var lan, ne işi var!" Direksiyonu tutan elleri sıkılaştı ve öfkeyle soludu. "Benim karımın... Ulan benim karımın onun evinde ne işi var?"
Murat Bey, kaşlarını kaldırdı. "Hangi herifin?" diye sordu sesindeki saşkınlıkla. "Sena'nın kaldığı ev kime aitmiş?"
Aras'ın bakışlarına içinde yanan öfke ateşinin alevleri sıçradığında, zihnindeki sorular bir türlü susmak bilmiyordu. Değil o adamın adını anmak, varlığını bile hazmedemiyordu. Şimdi elinin altında olsa bir saniye bile dinlemeden, keserdi nefesini. Vucudu öfkeden kasılıyor, gözleri öfkeyle parlıyordu.
Murat Bey, Aras'ın cevap vermediğini görünce daha çok meraklanmıştı. Kim onu bu kadar öfkelendirebilirdi ki? Gözlerini kıstı ve bir kaç saniye Aras'a baktı. "Oğlum söylesene," diye diretti en sonunda. "Kimin yanındaymış Sena?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİGÂH
Romanceİhanetin gölgesinde kalan kadınların intikamı ağır olur. Mecburiyet, kollarını hayatına doladığı zaman susacağını sanır, seni hislerle yanıltır. Ama bazen onlar bile yanılır. Çünkü sen bir kadınsın. Sen susmak değil, haykırmak zorundasın. ... #Tut...