Keyifli okumalar...
Aras Karaaslan
Bir kez daha hayattan sağlam bir darbe yedim.
Kimsenin yıkmaya cesaret edemediği Aras Ağa'yı bir çift göz darmaduman etti.
Ve buna rağmen o gözlerden asla vazgeçemeyeceğimi çok iyi biliyordum. Bu öyle bir şeydi ki, adamı cayır cayır yakıyordu. Ben onun gözlerine vurgundum ve onu da aynı kendim gibi cayır cayır yaktığımın da farkındaydım.
Bu ikinci yanışımdı.
Birincisi Zeynep'in canına kıydığı gün, ikincisi o yerlere göklere sığdıramadığım aşkımıza kıydığım gündü. Seven adam sevdiğinin canını bu kadar yakar mıydı? Ulan bu nasıl bir sınavdı da ben sevdiğim kadının hergün yandığını bile bile onu bu cehennemden kurtaramıyordum?
Nereye dönsem yangın, nereye baksam ateş görüyordum. Bunun artık bir son bulması lazımdı ama ne zaman bu ateşi söndürmeye çalışsam orası daha da harlanıyordu.
Oturduğum koltukta geriye doğru yaslanıp başımı koltuğa yasladığımda, bakışlarım kısa bir süre tavanda gezindi. Aklımda sadece o vardı, onun yüzü.
Hatırımda bile mutsuzdu.
Onun yüzüne bir gülümseme bu kadar yakışırken, onun bu kadar az gülmesi haksızlıktı.
Ve bu haksızlığı ona ben yapmıştım.
Bakışlarımı tavandan ayırıp derin bir nefes aldım. Odanın kapısı iki defa tıklatılmıştı lâkin ben kimseyi görecek kafada değildim ve bu yüzden cevap vermemiştim. Gelen kişinin o olmadığını biliyordum. Sabah, Merve'yle birlikte dışarı çıkmışlardı. Nereye gittiğini bilmiyordum ve o bana bu kadar kırgın ve öfkeliyken, ona sorduğum her soru canını daha çok yakacaktı bunu biliyordum.
Kısa bir süre sonra kapı üçüncü kez tıklatıldı. "Aras, orada mısın?" Murat Abimin sesini duyduğumda, burnumdan sert bir nefes verip bakışlarımı tekrar tavana diktim.
"Gel," diye mırıldandığımda sesim sertti. Kendimle başbaşa kalmaya ihtiyacım vardı ama bu konakta o bile mümkün değildi.
Benim evim, beni boğuyordu.
Kapı açıldığında, Murat Abim düz bir suratla içeri girip kapıyı arkasından yavaşça kapattı. Ona bakmıyordum, bakışlarım tavandaydı ama hareketlerini takip edebiliyordum. Murat abim, gelip karşımdaki tekli koltuğa oturduğunda, bir süre konuşmadan öylece bekledi. Göz ucuyla ona baktım. Abimin gözleri benim üzerimde gezinirken benim yüzüm ifadesizdi.
Abim huzursuz bir nefes verdi ve ellerini birbirine kenetledi. "Annem sabahtan beri söylenip duruyor," dediğinde sesi sakin, bakışları benim üzerimdeydi. "Sena, sabah yine ufak bir rest çekmiş sanırım."
İsminin geçmesi, içimdeki yangına bir kez daha benzin döktüğünde, kafamı tekrar geriye yatırıp bir kaç saniye gözlerimi yumdum. Bedenimde garip bir duygu kol geziyordu. "Eee?" diye sordum umursamaz ve sert bir ses tonuyla.
Abimin tekrar huzursuz bir nefes verdiğini işittim. Bir kaç saniye bekledi. "Ne olacak bu Dicle?" dedi oldukça ciddi bir sesle. "Bu iş toparlanamayacak bir noktaya sürükleniyor, farkındasın değil mi?"
Bakışlarım, kısa bir an ağabeyime değdi. "Açıkça söyle," dedim, aynı umursamazlıkla. "Herşeyi eline yüzüne bulaştırdın de."
Abim, duruşunu dikleştirdi ve bana bakmaya devam etti. "Oğlum ben öyle mi söyledim?" diye söylendi kafasını sallayarak. "Biz bilmiyor muyuz herşeyin babamın suçu olduğunu? En başta Sena'yla evlen diye tutturmasaydı hiçbir şey böyle olmayacaktı." Dudaklarım alayla kıvrıldı, abim ise devam etti. "Ama tek suçta babamın değil yani, şu Dicle ne diye saklamış gebe olduğunu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİGÂH
Romanceİhanetin gölgesinde kalan kadınların intikamı ağır olur. Mecburiyet, kollarını hayatına doladığı zaman susacağını sanır, seni hislerle yanıltır. Ama bazen onlar bile yanılır. Çünkü sen bir kadınsın. Sen susmak değil, haykırmak zorundasın. ... #Tut...