22. BÖLÜM / İlk Mi, Son Mu?

4.2K 129 36
                                    

Keyifli okumalar...

Göğüs kafesimin içinde ki o savaş belki de hiçbir zaman son bulmayacaktı. Hatta belki de doğru ve yanlışı hiçbir zaman ayırt edemeyecek, sonra yanlışın ateşinde cayır cayır yanacaktım.

Peki ya doğru neydi?

Doğru olan aşk mıydı, yoksa ilerlediğim yol mu?

Ben ruhuma sinen intikam isteğinin yolunda ilerlerken şimdi ne olmuştu da kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu?

Aras'ın dudakları, benim dudaklarımdan ayrıldığında yüzü hâlâ bana olması gerekenden çok daha yakındı. Ve az önce o olması gereken yakınlık fazlasıyla aşılmıştı ve benim zihnim allak bullak, kalbim ise durmanın eşiğindeydi.

Geri çekilmedim ve gözlerimi aralayıp onun o siyah ve etkileyici bakışlarına diktim. "Sana inanmalı mıyım?" diye fısıldadım, belki de biraz acımasız olarak.

Sorduğum bu soru onun bakışlarını değiştirmemişti. Yaşadığım şeylerin kolay olmadığının o da farkındaydı, ona inanmamam ya da bundan şüphe duymam fazla garip kaçmamalıydı.

Aras, gözlerimin içine bir kaç saniye boyunca öylece baktı. "İnan," dedi gözlerinde ki yoğunlukla. "Çünkü sana hiçbir zaman yalan söylemedim."

Hafifce kafamı kaldırdım, alnım onun çenesi hizasındaydı. "Dicle bana sizin beraber çekilmiş fotoğrafınızı göstermişti," dedim herhangi bir çekince duymadan. "Biz evlenmeden bir kaç hafta önce çekilmiş bir fotoğraftı, ona evlenme teklif ettiğin gün."

Söylediğim şeye saşırmadı ama herhangi bir tepki de vermedi. Yutkundum ve devam ettim. "Ben biz evlendiğimizde bu ilişkinin bittiğine inanmıyorum, ya da en azından hâlâ ona karşı birşeyler..."

"Ben sana evlendikten sonra Dicle'yle aramda birşey olmadı demedim," dedi sözümü keserek. "Ben sana aşık olduğumu anladıktan sonra ona dokunmadığımı söyledim."

Gözlerimi kıstım. "Biz evliyken onunla birlikte olduğunu kabul ediyorsun yani," diye konuştum, sinirim sesime yansımıştı.

Aras beni daha çok kendine çekip şaçlarımı kulağımın arkasına hafifçe sıkıştırdı. "Evet," dedi düz bir sesle. "Ama düşündüğün gibi bir birliktelik değil."

Alayla güldüm ve geri çekilmeye çalıştım ama Aras'ın kolları beni daha sıkı sardı. Debelenmeyi bırakıp tekrar yüzüne baktım. "Nasıl bir birliktekik?" diye sordum sinirle. "Dicle'ye göre öyle basit bir şey gibi gözükmüyor..."

Aras, gözlerimin içine baktı tekrar. "Kime göre önemli olduğu şuan umurumda bile değil," dedi parmakları yüzümü okşarken. "Sadece çağırdığında birkaç kez yanında bulundum o kadar, inan daha ilerisi yok."

Yalan söylemediğinin farkındaydım, gözleri o kadar yoğun bakıyordu ki nefesimin kesilmesine ramak kalmış gibiydi. Dicle meselesine hâlâ sinirliydim ama şuan bu sinirimi hissedemeyecek kadar ona kapılmıştım.

Gözlerimi yumdum ve sonra tekrar açtım. "İnanıyorum," diye mırıldandım, kısık bir sesle.

Aras'ın yüzü tekrar yüzüme yaklaştı ve dudaklarımız bir kez daha buluştu. Elleri yüzümde dolaşırken gözlerim otomatikmen tekrar kapanmıştı.

Kollarımı boynuna dolayıp onu kendime çektiğimde dudakları dudaklarımın üzerinden ayrılmamıştı.

Şuan çok yoğun duygular hissediyordum. Kalbim deli gibi çarpıyor, göğüs kafesim parçalanacakmış gibi hissediyordum.

Bir kaç saniye sonra dudaklarımız birbirinden ayrıldığında gözlerimi hafifçe aralayıp kafamı kaldırdım ve Arasın yüzüne baktım. Aras'ın gözleri beni bulduğunda nefes alış verişlerim hızlıydı. "İnan," diye fısıldadı tekrar. "Çünkü benim sevgim de, aşkım da sana ait."

NİGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin