Gece ısısız ve karanlık bir ormanda yapayalnızdım. Ağaçların adeta rüzgâr ile çığlık atıyordu.
Nerede olduğumu bilmeden koşuyordum delicesine sağa sola nefessiz ve de bitkin. Korkuyordum. Her yer sisli, puslu ve boğukdu. Ansızın karşımda beliriverdi yaşlı kadın. Çevremi sarmış ve yine aynı ürkünç bakışlar. Yüzüme bakıyordular soluk benizleri, kan dolmuş gözleriyle...
"Elıys! Elıys! Elıys!!!"Birden nefessiz Uyanda kan ter içinde. Kalbim kuş gibi çırpınıyorken, ellerimle terimi silip, ıslaklıktan yüzüme yapışan saçlarımı geriye doğru çektim ve bir süre öylece kalakaldım. Yine ensemde acı bir his belirdi. Elimi enseme dokundurduğumda yaramın yeniden kanadığını fark ettim. Hemen darmadağın olan yatağımdan kalktım ve lavaboya doğru yöneldim. Önce yanda asılı duran beyaz havluyu olduğu yerden alıp, terden sırılsıklam olmuş olan ensemi sildim. Rüyanın etkisiyle uykuda ensemi kaşıdım diye düşünürken, başımı kaldırdığım sırada aynada arkamda duran birini fark ettim. Gözleri olmayan ve yüzü kan içinde bir kız. Boğuluyorum sandım ve dehşetle hızla arkamı döndüm. Gözlerimi yumarak, "bu bir kâbus bu bir kabus" diye sayıklamaya başladım. Birkaç saniye sonra yine gözlerimi açıp korkuyla aynaya baktım. Oradaydı evet orda duruyordu. Başı yerde ve de hareketsizce...
Bağırmak istiyorum, ama bağıramıyorum. Tıpkı bir karabasan misali, ta ki korkudan bilincimi kaybedene dek.Kendime geldiğimde, banyoda ve tüm geceyi paspasın üstünde baygın bir halde geçirdiğimi anladım. Yavaşça kalktım ve panikle enseme dokundum. Yaramın kabuk bağlayarak kapandığını fark ettim. Gördüğüm kâbusu düşünüp durdum. Hayatımda hiç korkmadığım kadar çok korkmuştum. Bu defa çok gerçekçiydi. Anlamı olmayan süregelen kabuslarımdan biriydi işte...
Kendimi biraz olsun toparlamaya çalışarak, yüzümü yıkayıp evden çıktım.İşe kendimi bir türlü veremiyordum. Tüm gün gece yaşadıklarımı düşünüp durdum. Korkmuştum, hem de çok. Bir şeyi daha düşünüyordum, o adamı..
Neden bilmem ama zihnimden hiç çıkmıyordu. Tüm benliğimi bir anda doldurmuştu. Neden beni öptü? Neden? Her düşündüğümde kalbim çarpıyor, nefesim kesiliyordu. Kimdi, neydi yaşadığım? Onu bir daha görebilecekmiydim acaba?
Ev ve iş arasında günlerim geçip gidiyor, içimde yaşadığım garip paradokslarla, bir de, onun hayaliyle.Bir gün yine restoranda çalışırken bir an da gözüm kapıya takıldı, dahası kapıdaki garip bir telaşa. Müdür ve diğer personeller kapıya doğru panikle koşturuyordular. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Birden gördüğüm şey, bana "Aman Allahım!" Dedirtmişti. O gece gördüğüm adam restorana gelmiş. Gözlerime bir türlü inanamıyordum. Öylece olduğum yerde donup kaldım. Önemli biri olduğu kapıdaki monarşiden belliydi. Yine tüm dikkatleri üstüne çekerek ağır adımlarla içeri girdi. Kendinden emin ve rahat tavrı insanı büyülüyordu. Müdür önünden hızlı adımlarla ilerlerken:
"Buyurun efendim" diyerek mekânın en şık masasını gösterdi. Müdür telaşlı bir halde oturması için sandalyesini çekti. Personeller ise elpence etrafında fır dönüyordu. Klas bir şekilde masaya oturup, bir elini masaya diğerini ise dizine koydu. Etrafı süzerek bir şeyler söyledi müdüre, ben ise yine nefessiz kalmıştım. Heyacandan dizlerim titriyordu resmen. Aklımdaki tek düşünce acaba beni hatırlarmıydı?
Bunu anlamamın tek yolu ise kendimi ona göstermemdi.
Hemen onun göz hizasından yanındaki masaya doğru yürüdüm. Bir şekilde kendimi ona farketmeliydim. Evet baktı da ama öylesine, beni hatırlamamıştı. Bu duruma çok ama çok üzülmüştüm. "Tabi ki tanımaz, kimsin sen aptal?" diye kendi kendime söylendim. Tekrardan mutfağa geçtim. Personel kızlar kendi aralarında konuşurken, çaktırmadan kulak verdim söylediklerine. Elimdeki çatal ve kaşıkları parlatıyor gibi sinsice dinliyordum çünkü ondan bahsediyorlardı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELIYS (+18)
Mystery / ThrillerAsırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca ondan başkasını sevemeyeceği tek adam uğruna... İmrenerek baktığı tüm o görkemli hayatın, aslında t...