Ben kimim? Ya da neyim? Ruhum ve bedenim birbirine asla uymuyor. Hangi alemlerde kimler yordu acaba bedenimi, zihnimi ve ruhumu? Ben neler yaşadım? ya da neler gördüm? İncecik bir çizginin tam ortasındayım. Ya aklımı tamamen yitireceğim ya da ruhumu İblislere sunacağım...
***
Kimsenin tanımadığı bu kız, salondaki tüm insanların yüzünde korkunç bir iz bırakmıştı. Duruşuyla, bakışıyla ve zerafeti yeniden yazan bu kadın, içerideki herkese bildiklerini sandıkları aslında hiçbir şey bilmediklerini anlatan bir asalet örneği sunmuştu. Doğal olarakta şaşkındılar. Herkes hayretle, anlamsızca neler olduğunu sorgularcasına birbirilerine bakıyordular.
Ve ardından bu güzel kadın tek tek herkesle tokalaşarak gülümsedi. O kadar rahattıki yedi göbek saraylı gibiydi. Nezaketle herkesle sohbet ediyor, bir kraliçe edasıyla sözler sarfediyordu. Ferda hanım donup kalmıştı neredeyse. Bu nasıl olabilir? Bırakın ona öğrettikleri, kendisinin bile daha önce hiç görmediği ve duymadığı tarzı, figürleri vardı.Tuğrul yanına yaklaştı. Sevdiği kadının elini tutarken ne kadarda gururluydu. İzin isteyerek çıktılar. İçeride bulunanlar bunun nasıl olabileceğini, bu kızın bu sözleri nasıl sarfettiğini tartışa dursunlar, Tuğrul ve Esin bahçeye diğer konukların arasına çoktan karışmıştı bile.
Müzik: Gramafon
Symphony orchestra
Vals müziği çoktan başlamıştı. İlk vals'ın yapılması gerekiyordu. Esin daha önce bırakın vals yapmayı adını dahi duymamıştı. Tuğrul ona sadece başını eğdi. Gözleriyle konuşabiliyordular birbirleriyle. Aynı bedendeki iki ruh gibiydiler.
Tuğrul Esin'nin elini tutarak beline sarıldı. O anda herkes pür dikkat izlemeye başladı bu muhteşem çifti. Farklıydılar, garip bir havaları vardı. Orada büyük alanda binlerce kişi yokmuş gibi sadece ikisi varmışcasına.Birbirlerinin her ritmini, her ahengini biliyordular.
Öylesine muhteşem bir görsellik sunuyordulardi ki insanlar büyülenmişcesine izliyordu ikisini. Danslarındaki estetik, letafet dans değilde yaşanmışlıktı sanki. Bu dansı daha önce yüzlerce kez yapmış gibi bir o yana bir bu yana süzülüyordular. Orkestra dahi bu muhteşem dansla kendilerinden geçmişcesine vuruyordular enstrümanlarının her bir teline. Esin tıpkı bir periyi andırıyordu o an. Beyaz gelinliğinin içinde dönerken, uçuşan tüllerin arasında kuğu gibi süzülüyordu. Tuğrul ve Esin müziğin notalarında ve ritminde dans etmiyor konuşuyordular adeta dilleri olmadan. Çıt dahi çıkmıyordu. Herkes kendini kaybetmişcesine dalmıştı bu muhteşem çiftin eşsiz dansına.Orkestra sustu, tıpkı orada bulunan binlerce kişi gibi. Demin izledikleri olağanüstü dansın etkisinden çıkamamıştılar maalesef.
Kız bir süre kıpırdamadan baktı elini hala tuttuğu sevdiği adama. Narince kıpırdadı dudakları:
Soğuk ve net bir şekilde yüzünün aldığı hüzünle."Birazdan dönerim"
Tam gidecekken Tuğrul tuttu elinden:
"Gitme, lütfen"
Kız buz gibi tavrıyla baktı ona sert bir uslupla:
"Bırak! Gitmeliyim! "
Tuğrul bu tavrı bu yüzü biliyordu. Sessizce arkasından baktı gitmesine izin verirken çaresizlikle.
Neler oluyordu? Kimse buna anlam veremiyor, birbirlerine bakıp şaşkınlıkla kendi aralarında konuşuyordular.
Kız kimseyi umursamadan topladı elleriyle gelinliğinin eteklerini ve yürümeye başladı hızla. Şatoya geri döndü. Ayağındaki beyaz topuklu ayakkabıları çıkararak, merdivenleri hızla çıkıyordu bir yere geç kalınmışlığın verdiği telaşla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELIYS (+18)
Mystery / ThrillerAsırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca ondan başkasını sevemeyeceği tek adam uğruna... İmrenerek baktığı tüm o görkemli hayatın, aslında t...