Esin duydukları ve gördükleri ile tamamen yıkılmıştı. Kader ince ince ağlarını örüyordu Esin için. Her şey korku filminden uyarlanmış bir senaryo gibiydi. Hergün yeni bir olağanüstü durumla karşılaşmak, onu hem korkutuyor hem de yıpratıyordu. Aslan'a sorduğu soruyu yol boyunca tekrar tekrar yeniden kendine sorup durdu.
"Ben nasıl yaşarım artık? "
Orada duyup, gördükleri sıradan şeyler değildi. Olabilir miydi? Aşkla sevdiği adam kimdi? Veya ne tür bir varlıktı? İnsan değil ise şayet neydi? Tüm bu olanlarla nasıl baş edebilirdi? Yıllarca içinde yaşadığı hastalıkla savaşmıştı ama bu tür bir olayla nasıl savaşacağını bilmiyordu. Ya gerçekten o bir kurban ise. Sırf bunun için Tuğrul onu şatoya getirmiş olabilir miydi? Kaçmak, yok olmak çözüm olabilir miydi? Ama nereye? Tuğrul onu her yerde bulabilirdi. Onun gücünü biliyor olması onu daha beter ürkütüyordu.
_Allahım yalvarırım bana yardım et. Çok korkuyorum, tüm bu yaşananlar nasıl nasıl mümkün olabilir?
Demin yaşadığı derin hadiseden dolayı sarsılmış, gözyaşları arasında asfalt yolda yürürken sürekli dua edip duruyordu.
_Lütfen tüm bunlar bir rüya olsun.
Geçmişte Tuğrul ile yaşadığı garip olayları bir daha anımsadı. Örneğin Almanya'ya yaptıkları seyahati, gecenin yarısı orman içinde bulunan kulübede olanları. Kimdi o insanlar? Tuğrul'un yaptığı ve Borling şarabı ile ilgili anlattıkları, hayır hayır bu doğru olamaz. Zihninde yer alan en belirgin anı ise kulübede yer alan ve dudağındaki kanı eliyle temizleyen kadın olmuştu.
Ya kaza geçirdiği gece, alnından aldığı yara nasıl olurda ertesi gün kaybolabilirdi? Ve elbette şatoya gece yarıları belli aralıklarla gelen garip misafirler. O, bu derin düşünceler içindeyken birden acı bir fren sesiyle kendine gelir. Araçta bulunan adam kornaya basarak avazı çıktığı kadar bağırıyordu:"Ölmek mi istiyorsun!! Lanet olasıca! "
Şayet adam o acil frene basmamış olsaydı, Esin çoktan ölmüş olacaktı. Hemen kendine gelerek araçtaki adama baktı sadece.
"Özür dilerim efendim" Demekle yetinmişti.
Araçta bulunan kaba saba adam için bu özrün bir anlamı yoktu. Yanından uzaklaşana dek bağırmaya devam etti.
O acil fren sesi Esin'i kendine getirmişti. Nerede olduğunu farketmiş ve derhal tekrardan mağazaya gitmesi gerektiğini anımsamıştı. Saat bir hayli geç olmuştu ve bu onun için hiç iyi olmayacaktı.Mağazaya vardığında çıktığı yerden, yani arka kapısından tekrardan girdi. Bayan Roz gözyaşları arasında panikle sağa sola koşturuyor, korumalar ise heryerde onu arıyordu. Esin hiçbir şey olmamış gibi içeri girdiği sırada Bayan Roz onu bulmanın sevinci ve kızgınlığıyla yanına koştu.
"Nerelerdeydiniz hanımefendi? Her yerde sizi aradık! Üstelik telefonunuzda kapalıydı. Nasıl haber vermeden gidersiniz? Bu durumu Tuğrul beye rapor etmem gerektiğini biliyorsunuz sanırım!"
Bayan Roz o kadar çok soru soruyor ve konuşuyorduki Esin başını kaldırıp ona baktı hiddetle:
"Kapa çeneni! Şayet bunu Tuğrul'a rapor edersen senin canına okurum. Duydun mu beni!?"
Bayan Roz bir anda susmuş ve bu kadının gözlerindeki öfkeden fazlasıyla etkilenmişti. Bu tehtidi dikkate alması gerektiğini biliyordu. Çünkü hanımının eski sessiz, sakin kadın olmadığının farkındaydı artık. Esin yanında duran iki iri korumaya baktı:
"Aynı şey sizler içinde geçerli. Tek kelime ederseniz kovarım sizleri. Bu sır aramızda kalsa sizin için daha iyi olacaktır emin olun!"
Üçüde birbirlerine baktıktan sonra anlaşarak ağırca başlarını yere eğdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELIYS (+18)
Mystery / ThrillerAsırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca ondan başkasını sevemeyeceği tek adam uğruna... İmrenerek baktığı tüm o görkemli hayatın, aslında t...