Nasıl bir girdabın içine sürüklendiğimi bilmiyorum. İçimden bir ses, bu adamın sonum olacağını söylüyordu.
Onu yıllardır tanıyor hissi süratle beni ona çekiyordu. Korkuyordum, bir o kadar da bu adamı istiyordum. Daha önce hiç böyle bir duygu hissetmemiştim.Gece mutluluktan gözüme uyku girmedi. Bir sağa bir sola dönüp durdum. Tüm gece Instagram'da ki o bir takibe baktım. Neden? Diye kendime sorup durdum.
Belki de dalga geçiyordu benimle, kim bilir? Resimlerini gezinip bir bir her ayrıntıya baktım. Kaşına, gözüne çok nadir güldüğü birkaç resmine...
Allah'ım birine gülmek bu kadar mı yakışır? Baktıkça daha da aşık oluyordum. İlk görüşte âşık olmuştum bu adama. Bir güç tüm ruhumu ona doğru çekiyordu. Benim için bir yıldız kadar ulaşılmaz olsa dahi, sevmiştim onu, hem de gördüğüm ilk saniyede. Resimlerinde bir detayı fark ettim. O gece doğum günümde birlikte geldiği kadını. Neredeyse her resimde vardı. Sevgilisi mi acaba? Kesin öyledir. Bu kadar güzel bir kadın çok az görmüşümdür.
Böylece sabahı etmiştim.
Uyandığımda Pervin çoktan gitmişti. Hemen giyinip aşağı indim, annem evde yoktu. Mert'i fark ettim. Koltukta oturmuş yine dalgın bir haldeydi. Yanına geçerek:"Neyin var Mert? Seni çoktandır düşünceli görüyorum. Bir sıkıntın varsa benimle konuşabilirsin."
Anlamsızca baktı yüzüme: "yok bir şey" diye geçiştirdi.
"Geç kalıyorum işe şimdi gitmeliyim ama akşam konuşacağız."Yoldayken Pervin aradı. Hala inanamıyordu akşam ki olaya. Hoş bende inanamıyorum ya. Biraz konuşup telefonu kapatmıştımki tekrardan çaldı. Açttığımda arayan kişinin Mert'in okul müdürüydü olduğunu anladım. "acilen konuşmamız gerektiğini" söyledi. Geç kalmama rağmen mecburen gitmek zorunda kalmıştım. Önemli bir konu olmasa aramazdı.
Okula giderek Müdür beyin odasına geçip oturdum. Müdür iki elini masada kavuşturdu ve ilk cümlesi:"Mert'in basketbolu bıraktığını biliyor musunuz?"
Çok şaşırmıştım. Neden bıraksın ki? Hele de bu kadar başarılıyken. Müdüre şaşkın bir halde:
"Size neden bırakacağını söyledimi?"
Müdür sırtını koltuğuna yaslayıp ufak ufak sallanıp:
"Takımımız yurtdışında bazı ülkelerde turnuvaya katılacak, bunun içinde vize ve de otel harcamaları gibi giderler için yüz bin gibi bir para talep etmek zorundayız"
Ve devamında iki gün vakitleri olduğunu şayet gelmeyecekse yedek bir öğrenciyi götürmek zorunda olduğunu anlattı. Şimdi anlamıştım Mert neden bu kadar üzgündü. Neredeyse hiç paramız yoktu. İşte bu gerçekten kötü olmuştu. Mert'in üzüntüsünü nasıl kayıtsız kalabilirdim. İstenilen parayı bir şekilde bulmalıydım.
Müdüre bakıp:
"Mert de geliyor. Bu parayı size getireceğim."
Müdür elinde kalemle oynarken bana bakıp:
"Biraz acele etseniz iyi olacak, çünkü çok vaktimiz yok aksi halde Mert'in yerine başka bir öğrencimizi alacağız."
Bu parayı getireceğime dair söz verip oradan ayrıldım.
Evet söz vermiştim vermesine ama bu kadar para nasıl bulunur? Ablamdan istesem, hayır hayır düşünme bile kırk yıl konuşur.
Çalışırken aklım hep Mert'teydi. Oflayıp duruyordum. Garson bir kız vardı; Orta boylu, kara kaş kara gözlü. Adı Buket'ti. Pek samimiyetim yoktu.Yemek paydosunda yanıma gelerek:
"Nen var senin? Oflayıp durdun tüm gün." "yok bir şey" diye savuşturdum. Israrlı tavrı sebebiyle konuyu ona anlatmak zorunda kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELIYS (+18)
Mystery / ThrillerAsırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca ondan başkasını sevemeyeceği tek adam uğruna... İmrenerek baktığı tüm o görkemli hayatın, aslında t...