AMADEOS MOZART

2.4K 164 87
                                    

Yeni bölüm umarım beğenirsiniz.
Lütfen kurguyu verilen müzikler eşliğinde okuyun. Çok daha anlam kazanacağından eminim..
Beğeni ve yorumlarınız için ayrıca teşekkür ederim.


E.....S

Bay Lamor'u kaybetmiştik. Gidişinin ardından bana üzüntü ve de karanlık geleceğimle ilgili acı gerçekler bırakarak bizleri terketmişti. Naaşı kendi inançlarına uygun olarak sade bir törenle Tuğrul'un kendi rızasıyla şatoya yakın bir yere defnedildi.
Bay Lamor'un Fransa'daki çöpe gidecek diye üzüldüğü tüm şahsi eşyalarını yine Tuğrul'un isteğiyle şatoya getirdik. Şatonun boş bir odasına bırakarak onun anısı adına muhafaza altına aldık.

Ailem ve diğer misafirler birkaç gün daha kalarak bize veda ettikten sonra Türkiye'ye geri dönmüştüler.
Koca şato tamamen ıssızlaşmıştı.
Bu arada muhteşem düğünün yankıları hala medyada ve insanların dilinde taze tutulmaya devam ediliyordu. Yazılanlar bazen çok kırıcı olabiliyordu, özellikle ailem için söylenenler beni fazlasıyla
üzüyor ve yıpratıyordu.

***
Tuğrul her zaman çok yoğun çalışırdı. Bütün gün ofisinde olur ve gelen misafirleri ile işleri hakkında görüşürdü. İnsanlar onunla bir dakika konuşabilmek için saatlerce bahçede yada, şatonun bekleme salonunda oturarak onları kabul etmesini beklerdiler. Onunla evlendikten sonra düşündüğümden çok daha  görkemli ve önemli biri olduğunu farkettim. Onun yanında kendimi çok mahsun görür, onu bir dev, kendimi ise bir cüceymişim gibi hissederdim. Bazı zamanlar, gelen ziyaretçiler yüzünden onu gün boyunca  göremez ve özlemi ile yanıp tutuşurdum. Beni mutlu eden tek şey, bana olan derin şefkati ve aşkıydı. Tüm yoğunluğuna rağmen,

Ne gariptir ki bana her daim vakti olurdu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne gariptir ki bana her daim vakti olurdu. Onu görmek için şatonun içinde bulunan ofisine gittiğim zamanlarda, içeride kim varsa dışarı çıkarır, bütün işlerini rafa kaldırarak sadece benimle ilgilenirdi. Bana hep prenses diye hitap eder ve de gerçek bir prensesmişim gibi hisettirirdi. Her yerde her an benimle çılgınca sevişiyor, bana olan açlığını dindirmek istiyordu. Onunla gerçekten çok ama çok mutluydum. Fakat, benim dışımda herkese karşı ciddi, katı ve duyarsız biriydi. Açıkcası bu durum beni ürkütmüyor değildi. Neden insanlar ondan bu derece korkuyordu? Bilhassa şatonun çalışanları ondan fazlasıyla çekiniyor ve korkuyordular. Kolay kolay kimseyle muhatap olmaz, şayet mecbur kalıyor ise Bayan Meri ile konuşurdu. Hatta hiç unutmam, bir sabah kahvaltı yapıyorken hizmetli kız finçanlarımıza çaylarımızı koyuyordu. İlk Tuğrul'un finçanına çay dökerken yanlışlıkla birkaç damla yere akıtmıştı. Tuğrul öfkeyle kıza baktı, kızın korkudan benizi soldu.   Bayan Meri hemen kıza gitmesi yönünde işaret verdi. Daha sonra o kızı hiç görmedim. Muhtemelen kızı kovmuştular. Şatonun nizamı ve disiplini insanın ruh halini bozacak derecedeydi. Düğünden birkaç ay sonra Tuğrul'un işleri bir hayli yoğunlaşmıştı. Onu eskisi kadar sık göremiyordum. Sürekli olarak iş için seyahetlere çıkar bazen günlerce gelmezdi. Bende bu süreçte şatoyu ve içindekileri daha yakından tanımak için bütün gün geziniyor, onlarla sohbet ederek yakınlık kurmaya çalışıyordum.

ELIYS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin