"Sizin hayır sandığınız şeyde şer; Şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz...
(Bakara 216. Ayet)"
"Allah için vazgeçdiklerin, asla kaybettiklerin değildir. Bağzı şeyler uzaklaşır, daha iyi şeylerin yakınlaşması için..."
......Odanın kapısı çalındı. Ece girmelerini söyledi. İçeri gelen kişi Pelin, Akşın, ve diğer arkadaşı Nalan'dı. Aralarından en çok Pelin ve Akşın'ı seviyordu. Aynanın önünden çekildi ve zoraki gülümseyerek onlara sarıldı, selamlaşdı.
"Hoş geldiniz, nasılsınız?"
Kaşlarını çattı Pelin. "Güzelim biz iyiyiz de, sen pek iyi görünmüyorsun."
"Öyle duygulandım biraz..." dedi ve omuz silkdi
"Heyecandandır o heyecandan." diyen Nalan'dı.
"Buarada çok güzel olmuşsun Ece. Aslında Ağabeyin ile karşılaşmamak için Gelmeyecekdim ama, senin de yanında olmak istedim."
O anda Nalan, "Aynen." derken aynı anda Ece, gülümsemesini sürdürerek, "İyi yapmışsın. Ne oldu ki?" diye sordu.
"Şu an bunları konuşmasak..." dedi ve başını eğdi.
"Tamam" dedi Ece.
* * *
Ece tüm misafirleri karşıladı. Mert'in annesini, babasını, kardeşlerini, ablasını, küçük yiğeni Filiz'i, Eniştesini... Ardından koltuğa oturdu. Salon oldukça kalabalıktı. Aslında bu sefer sadece ailesi gelmişdi. Ama Ece'nin arkadaşları ile beraber çok oluyordu.
"Damadımız nerede?" diye soran Mehmet dedeydi.
Mert'in babası Muzaffer, karısının kulağına eğilip sordu.
"Hakkatten, nerde kaldı bizim oğlan? Birazdan imam gelecek Banu!"
"Arıyorum arıyorum açmıyor Muzaffer, ne yapabilirim ki?"
Muzaffer kafasını kaldırdı, Mehmet bey ile konuşmak için. Osırada Özge, annesine koltuğun arkasından yaklaşıp kulağına doğru Özgür ile hiç bıkmadan her fırsatta tekrarlayıp gereksiz gereksiz güldükleri berbat esprisini tekrarladı fısıldayarak. Koltukta oturmakta olan Özgür gülmemek için dudağını ısırdı, ardından dayanamadı ve kahkahasını tutamadı. Kendisine dönmüş olan gözlere karşı sırıtarak,
"Şey... Aklıma komik birşey geldi de..." dedi. O ve Özge, her şeye gülerlerdi. Neredeyse tüm esprilere gülerler, kahkaha atarlardı. Ciddi ortamlarda dayanamayıp gülme gibi bir huyları da vardı. Özge, Özgür'ün yanına oturdu. O anda insanlar kendi hallerinde ve sohbet etmektelerdi. O tarafa bakmıyorlardı. Tam aralarında olan başka bir espriyi kardeşinin kulağına fısıldayacaktı ki, Banu hanım oğlunun kulağını çekdi,
"Ben demedim mi size yanyana oturmayacaksınız diye!"
"Ama anne herkez çok sıkıcı be! Hem neden Özge'nin kulağını çekmiyorsun?" dediğinde Özge gülüyordu. Banu hanım öfkeli bakışlarını sürdürdü; "O yanımda olsa onun da çekerdim emin ol!" Özge birkez daha kıkırdadı ve kardeşine dil çıkardı. Gülmesini durdurdu, yutkundu. Ardından şöyle dedi:
"Anne, ııı, şey... Üzgünüm(!) ama..." sahte birşekilde üzgünmüş gibi yaparak çocuk gibi dudağını büzdü: "...ağabeyim beş yıldır o kız için uğruna özlem çekdiği bu günde, vaktinde burada olamadıysa başına kesssin birşey gelmişdir benden söylemesi..!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒
Teen Fiction(3 Bin okunma için teşekkürler. Hayalimdi.) "Ne düşünüyorsun?" İç çekdi. "Ben, o, Tevhid, herşeye rağmen eninde sonunda bağlanan kalbim..." *** #roman