߷Kırkaltı߷

29 9 0
                                    

"Garip değilim, ama kötüyüm. Öyle olurum bazen, canım hep ağlamak ister..."

~tolstoy
.....

Sevde'nin gözleri büyüdü, kalp atışı heyecandan, hafif korku ve telaşdan dolayı hızlandı. Arkasını dönüp dizlerini koltuğa koydu, camdan dışarı bakdı. E-evet, evet bu oydu! Cafer'in siyah aracını bu kez kesin, kesin olarak gördü..!

"HI-HI-HI HIZLAN! ÇABUK HIZLAN JÜLİDE! ONU ATLATMALISIN, NE YAP ET ONU ATLAT! BİZE YETİŞEMESİN!"

Cafer öylece onları takip ediyordu. Bu olamazdı, olmamalıydı! Demek ki Cafer o saatte uyanıkdı. Sonra da Sevde ile beraber çıkmış olmalıydı. Ah! Nasıl da fark etmedi?

"Jülide gerekirse yolu uzat! Ama onu atlatmak zorundayız!"

Jülide hızlanabildiği kadar hızlanmışdı. Karşıdaki yoldan sağa döneceklerdi, sonra bir kavşak vardı. Jülide bu yolu biliyordu. Gaza bastı ve hızlandı. Sağa döndü. Cafer geride kalmışdı ama henüz sevinmek için erkendi.

"Devam et devam et! Görünmüyor!
"Allah hidayet versin sana Jülide! Allah hidayet versin, aferin! Aferin! Aslansın, devam et!" şeklinde şöförü gazladı Sevde.

Karşısında sağa ve sola doğru olan yol ayrımı vardı, ayrıca karşıya doğru da yol vardı. Jülide hemen sola döndü. Aslında düz gitmesi gerekiyordu, biraz yolu uzardı ama hızlı giderse hâla yetişebilirdi. Sevde artık Cafer'i ne arka camdan ne de yan camdan göremiyordı. Derin bir nefes verdi, koltuğa tekrar oturdu. Sakince kafasını arkaya yasladı:

"Huuhh..! Atlattık galiba..."

"Evet Sevde hanım, artık bizi takip edemez."

* * *

Direksiyona yumruk attı. Birkez, birkez ve birkez daha yormuk attı.

"DEFOL!" tekrar,

"DEFOL GİT!" tekrar,

"DEFOL GİT!" ve tekrar yumruk attı. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuşdu. Avucunu yüzüne sürerek parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Sakin olmaya çalışdı. Böyle yapmamalıydı. Hayır, o kız aptaldı. Doğru düşünemiyordu. Ona kızması değil acıması gerekiyordu. Zira aptal olduğu için elindeki hayrı itiyordu. Bunu düşündüğünde sakinleşti. Avuçlarını yukarı kaldırdı:

"Allah'ım! Ben sadece kendim için kalsın istemiyorum, zannediyorum ki benim yanımda kalması daha hayırlı, ki sen daha iyi bilirsin. Eğer ki o müşriklerin olduğu ev, eğer ki Sevde'nin çocukluğundan beri görüşmediği ve hatta halası hariç sevmediği akrabalarının olduğu o ev onun için benden daha hayırlıysa, gitsin. Ama değilse Allahʼım... Ben zannediyorum ki; o kız aptal! O kız tam bir aptal! Ne istediğini, ne yapdığını bilmiyor bile... Gidemesin Allahʼım! Birtek beni değil birsürü insanı arkasında bırakıyor, burada derse gitme, ilim öğrenme imkanı da var. Ama o aptal! Ne yapdığını bilmiyor... Hayırlı değilse gidemesin! Ne olur gidemesin! Ben ona acıyorum, sen de acı. Dilediğin şekilde engel ol ya Rabbim, gidemesin!"

* * *

Aradan yarım saat geçmişdi. Otobüs kalkmak üzereydi. Sevde'yi yolcu etmek için Beren ve Atiye gelmişlerdi. Atiye'nin gözleri dolu doluydu.

"Yaa uhtim! İlla gitmek zorunda mısın?" dediğinde kollarını Sevde'nin boynuna doladı.

"Evet Sevde! Burada biz varız, başka müslüman kardeşlerimiz de var. Ya sen delirdin mi? Neden böyle ani karar veriyorsun?

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin