18-Yoo... Kırılmıyorum, bükülme özelliğim var benim...
~sahibi bilinmiyor~
Not: ilk pararaftakine benzer olan kısımlar o anda anlatılan karakterler hangisiyse onun düşünceleridir, yazarın değil.
.....Ş𝕌 𝔸ℕ*
Dini mi? "dinim" derken? Ne demek istiyordu? Müşrik demişdi birde, kendisine. Bu kelimeyi duyduğunda kendini çok garip hissetmişdi Ece. Neden bukadar etkilenmişdi ki? Eğer kişiye "sen şöylesin!" denilerek hakaret edilmişse ve o bu hakareti kendinde bulundurmuyorsa çok üzülmezdi. Ama eğer kendinde bulunduruyorsa, kabullenemiyorsa, çok sinirlenebilirdi. Yoksa Ece Mert'in doğru söylediğini mi düşünüyordu?
"Elbette hayır!" bu düşünce de nereden çıkmışdı? Buna herkez sinirlenirdi! Kendisi de sinirlendi. O bir müslümandı çünkü! Bir müslümana, naısl olur da böyle deme cürretinde bulunurdu!
Yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu. Biraz da üzülmüşdü fakat, öfkesi ağır geliyordu. Mesaja sinirle bakarken, avucunda olan kağıdı buruşdurduğunun farkında bile değildi. O kağıtta ders ile alakalı önemli notları vardı. Birkez daha okudu mesajı. Siniri birkat daha arttı. Gözü avucunda sıkdığı kağıda ilişmesiyle beraber küfretmesi bir oldu. Anında pişman oldu. İç çekdi ve tevbe etti.
Ekranı kapattı, telefonu masaya bırakdı. Biraz düşündü. Sonra düşünmeyi bırakdı ve dersi dinledi, birkaç dakika geçdi. Sonra şu geldi aklına: Cafer'e, cevap verecek miydi? Evet tabikide verecekti. O böyle hakaret ediyor birde cevap vermesini istemiyordu, öyle mi? Hahayt! Şaka gibiydi, tabiki cevap verecekdi. Telefonu eline aldı. Hala engel atılmamışdı. Belkide unutmuşdu.
"Biliyor musun, boşuna dememişler; isteyen çaresini, istemeyen bahanesini bulur diye. Şairin dediği gibidir aslında: Yaprak ağacı istemiyordu, sonbahar bahaneydi."¹⁰
"Ve sende bu hakaretleri bahane ediyorsun."
"Bu sözleri öylesine söyledim, yoksa sanki ben seni çok mu istiyordum be mayndls bastırd!" (doğru yazılımı "mindless bastard", ingilizce küfür: Akılsız P*ç)
Yazdıktan sonra Cafer'den önce o engelledi. Son iki kelime, tevbe etmeden önce söylediği küfürün ingilizcesiydi. Sanki hiç tevbe etmemiş gibi tereddüt etmeden yazmışdı lakin, bilerek yanlış yazmışdı. Bir yandan Cafer'in üzülmesini de istemiyordu. Böyle yazdığı için Cafer'in alamayacağını düşündü.
Bir an duraksadı. Hani etrafındaki insanlardan buyüzden nefret ediyordu? Hani onların ettikleri küfürlerden ve türlü ahlaktan uzak kötü davranışlardan ve alışkanlıklardam dolayı, hayırlı insanlarla tanışmak ve öyle bir çevre edinmek için dua ediyordu? Onlara benzememek istiyordu ve hayırlı arkadaşlar edinene kadar yanlız olmaya çalışıyordu? Ne olmuşdu şimdi? Kendisi çok mu ahlaklıydı? Zaten son zamanlarda iyice teyzesine benzemeye başlamışdı! Birde yazdığı mesaj... Ozaman, duâsında samimi miydi? Yada kabul olmasını gerçekden hak ediyor muydu?
Öylece daldı.
* * *
"Mert! Burda durdur oğlum." komutunu duyduğunda elindeki telefonu hızla cebine soktu. Bedri bey, Cafer'in yeni ismini biliyordu fakat arada şaşırıyordu. Bedri bey, Cafer'e şirkette muhasebeci veya sekreter olması için iş verecekti lakin, bu işler Cafer'e uygun değildi. Cafer hem gerekli bölümü okumamışdı, hem de öyle açık kadınların çok olduğu ortamlarda çalışmayı doğru bulmamışdı ve kabul etmemişti. Bedri beyde saygı duymuş, onu kendi şöförü ve koruması yapmışdı. İyi bir maaşı vardı artık, Cafer'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒
Teen Fiction(3 Bin okunma için teşekkürler. Hayalimdi.) "Ne düşünüyorsun?" İç çekdi. "Ben, o, Tevhid, herşeye rağmen eninde sonunda bağlanan kalbim..." *** #roman