"İcittiğiniz insanın ve kırdığınız gönlün bedduasından korkun"
"Canı yanan sabretsin. Canı yakan, canının yanacağı günü beklesin."~Hz. Muhammed ﷺ (hadis sahihmi inanın hiiiiiç bilmiyorum. İnternette gördüm. Ama söz güzel.)
.....Merakla odadan çıkdı. Aşşağı indi. Dila içeri almamıştı, kapıda bekliyorlardı. Ece yaklaşdı, gülümseyerek bakdı kadına. Dikkatli bakınca genç biri olduğu belli oluyordu.
"Selamun aleykum." dedi ve salonu işaret etti koluyla, "İçeri geçin isterseniz."
"Aleykumselam. Kimse var mı? Bahçede konuşsak daha iyi olur."
"Bence de" diyen diğer kadındı. İçeride dedesi, ağabeyi, teyzesi, annesi vardı. Dışarıdaki masaya geçdiler. Ece çıkaramamışdı, tanımıyordu. Merakı bu yüzden bir kat daha artmışdı.
Kadın yüzünü açdı, gülümseyerek bakdı, "Öncelikle ben Beren." arkadaşını işaret etti. "Bu da Atiye.
Ece başını salladı. "Ben de Ece. Beni nereden tanıyorsunuz, ya da buraya gelme sebebiniz öğrenebilir miyim? Ben sizi tanımıyorum, şahsen."
"Tam da oraya gelecektim. Siz Cafer beyin sö-"
Atiye, Beren'in sözünü kesti: "Eski sözlüsü."
"Ya-yani eski sözlüsü, oluyorsunuz değil mi?"
Ece kaşlarını çattı. O kimdi be? Cafer mi? Ne? Hayatında ilk kez bu ismi duyuyordu. "Hı? Ca-Cafn-er, o da nesi? Tanımıyorum ben Caofaner yada Caner veya Cafner, herneyse!"
Atiye elini ağzına götürdü ve güldü. "Pardon! Beyefendinim ismi Cafer değil. Sanırım Beren karışdırdı." dediğine, Cafer'in asıl adının başka olduğunu hatırlamışdı. Beren söylemişdi ona, ama demekki o da unutmuşdu.
"Öyle miydi?" diyerek Atiye ile bakışdı Beren.
Birde soruyorlardı! Bu ne garip bir durumdu böyle. Ece'nin hayatında hiç tanımadığı birisi hayatında hiç tanımadığı birisi ile eskiden sözlü olup olmadığını soruyordu! Bunu düşündüğünde dayanamadı ve güldü.
"Hanımefendi, anlamıyorsunuz galiba, o ismi bile hayatımda ilk defa duyuyorum şu an! Ne sözlü olması? Caner mi Gafur mu her neyse."
Kıkırdadı: "Komiksiniz vallahi! Şimdi hatırladım, adı Mert'ti."
* * *
Merdivenleri öfkeyle tırmanıyordu. Elleri yumruktu. Hiçbirşey duymak istemiyordu! Bu konu burada kapansındı. Hem neden, kendini anlatmak için iki kadın gönderiyordu ki? Amacı neydi birkere? Bu kadar mı önemsememişdi yani? E kendisine de hava hoşdu, "madem öyle ben de önemsemiyorum, oh olsun sana!" dedi kendi kendine. Kadınları kovarcasına göndermişdi. Teyzesi kendi düşünceleriyle zehirlemişdi Ece'yi.
"O gelecek anlatacak, özür dileyecek, aksi halde rüyasında göremez affettiğimi!" bir an duraksadı ve öfkeyle güldü. Ne saçmalıyordu böyle! Mert kendini suçlu hissetmiyordu bile! Okadar karaktersiz biriydi işde, gülümsedi. Birdaha asla Mert'i düşünmeyecekdi, ondan kurtulmuşdu işde. Hayatında karaktersiz birini istemiyordu. Peki ya neden kadınları göndermişdi öyleyse? Dalga geçiyordu, başka ne olabilirdi ki? Kendisiyle, yani Ece'yle dalga geçiyordu. Ama Ece kanar mıydı? Asla kanmazdı!
Hani düşünmeyecekdi? Tamam, bu sondu! Balkondan baktı, son kez laf atıp öfkesini kusacak, daha da hatırlamayacakdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒
Teen Fiction(3 Bin okunma için teşekkürler. Hayalimdi.) "Ne düşünüyorsun?" İç çekdi. "Ben, o, Tevhid, herşeye rağmen eninde sonunda bağlanan kalbim..." *** #roman