߷Kırkbeş߷

31 9 0
                                    

"Tünele girdiğinizde dikkat edin dostlarım. Ümit sandığınız ışık tıren farı olabilir."

~Charles Bukowski
.....

* * *

Sabah namazı okunmak üzereydi fakat henüz okunmuş değildi. Bu gün kar soğuğu vardı. Sanki, sanki birşeyin habercisi gibiydi. Kötü bir olayın, kötü bir ayrılışın...

Belkide balkonda, kırmızı iplerden ortadakine bir mandalla tutturulmuş olan kağıda rüzgar vuruyor, vuruyordu... Mandalın içine geçmiş olan kağıt inatla yırtılmamak adına direniyordu. Geniş balkon ve duvarlar, her sabah namazının vaktinde okunan kur'an sesini arıyordu. Havalar soğuduğundan beri cansız cisimler sanki onu özlüyordu. Sanki masa ve o kişiyi her gün taşımış olan sandalye o sesin sahibini özlüyor, neden bugün de gelmediği soruyordu. Boş ve soğuk balkon, anılarla doluydu. Kitap, kur'an, Cafer, sandalye ve masa...

Daha başka ne isteyebilirdi ki? İstemiyor, kesinlikle istemiyordu.

Gerçekden, gerçekden istemiyor muydu? O halde neden, neden masanın üstündeki Kur'ânını almak üzere geldiği bu balkonda, karşısında gördüğü kağıt onu bu kadar üzmüşdü? Alt tarafı bir ağaçtan yapılma kağıt, mürekkep, ve birkaç türkçe harf ve kelimelerden ibaretti...

Basit bir kağıt neden bu kadar yaralardı ki bir insanı? Oysa daha okumamışdı bile..! Onu üzen şey kağıt ve mürekkep değil, bu nesnelerin içinde barındırdığı kelimelerdi. Titreyen elleriyle mandala uzandı. Diğer elini kaldırdı ve kağıda uzattı. Yavaşça mandalı çekdiğinde kağıdı elinden kaçırmış, şiddetle esen rüzgar kağıdı savurmuşdu. Cafer çevik bir hamleyle kağıdı parmakları arasına hapsetti. Sandalyeye doğru yaklaşdı, çekdi. Oturdu. Kağıdı düzeltti. Çirkin bir yazıydı, hiç, hiç hoş değildi. Kahve gözlerini satırlarda gezdirdi:

"Selamun Aleykum ve Rahmetullah,
Ela gözlü kahraman;" bu girişe çok şaşırmışdı. Ela gözlü kahraman mı? Bir, kahraman demesinin nedeni neydi? İki, Cafer'in gözleri kahveydi! Yoksa Sevde ela mı görüyordu? Omuz silkdi, hüzünle güldü, devam etti:

"Kalbine, hayatına, yük oldum. Zarar verdim, iyi gelmedim. Benden sana hayır gelmedi. Üzgünüm...

Sizde çok şey gördüm. Vefa, sevgi dolu bir kalp, Allah korkusu, merhamet, her daim gülen yüzünüz, cömertliğiniz, ve dahası...

Hal böyle iken ben sizi sevmiyorum diye üzülüyor musunuz? Allah sizi sevsin, gerisini ne yapacaksınız ki? Hayattaki ilk amacınız Allahʼı razı etmek olsun. Beni boşayın, arkamdan gelmeyin. Ben ve siz, olmaz. Bunu anlayın lütfen. Olmadı, olmuyor, olmayacak. Kim bilir, belkide siz beni değil de ben sizi hak etmiyorumdur?

Gidiyorum, içimdeki karışık duygularla beraber...
Arkamda bırakıyorum! İstanbul ve içindeki tüm anılarımı...
Son baharda savrulan bir yaprak gibi olaylar savuruyor aciz bedenimi...
Yeniliyorum! Güçlü, güçlü olamıyor zavallı harelerim, ağlıyorlar! Kalbim acıyor, haftalardır göremediğim yaşlı dedemin özlemiyle doluyor...
Anılar kalıyor arkamda, ben ise arkama bakmadan yürüyor, yürüyor, gidiyorum uzaklara...
Selam ve dua ile...

Allahʼa emanet olun, kendinize iyi bakın, selametle kalın, hoşcakalın...

Allah'ın günahkar bir kulu; Sevde" alt tarafa ince bir not düşmüşdü. Gözlerini kısarak zar zor okudu Cafer:

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin