Siyah araç mı? Cafer olamazdı değil mi? Hayırdı tabiki! Koca otobüstü sonuçda... Aklına gelen şeye güldü. Az önce aklıne gelen şey nekadar da saçmaydı! Birdaha güldü kendi kendine. Mümkün değildi. Hem, dünyadaki tek siyah araç da Cafer'inki değildi, ne saçmalıyordu!
Koyu yeşil, dizlerinin yan tarafında cepleri olan geniş asker pantlonu giymişdi. Üstünde siyah kapşonlusu vardı. Gözlerinde güneş gözlüğü vardı. Yüzünden neşesi okunuyordu. Ağzında sağa sola gezdirdiği kısa bir çubuk vardı. Koca otobüsün önünü kesmiş, istediğini almasına çok az kalmışdı. Zaverle gülümsüyordu. Arabadan inmek üzereydi ki, elinde sopayla aşşağı inmiş olan otobüs şöförü kapının önünde belirdi. İçinde zerre korku duymadan arabanın kapısını inmek üzere açdı. Şöför küfrediyor, soru soruyordu.
"Ağabey senle bir derdim yok benim, sakin ol, sakin ol bir saniye Allah aşkına!" dediğinde sopayı yavaşça tuttu.
"Ne sakin olayım **** *****! Çek arabanı acelem var ****** ***" elini şöförün omuzunaa koydu:
"üç dakika, çok sürmez." şöförü aşdı ve otobüse doğru yürüdü. Arkadan bağırmakta olan şöföre:
"Benim olanı alacağım da!" diye bağırarak cevap verdi. İki elini ceplerine koydu, ağzındaki çubuğu tükürdü. Merdivenlerden çıkdığında insanlar laf kalabalığı yapıyor, herkezden ses çıkıyordu. Gözündeki gözlüğü çıkardı ve sveetinin boğazına taktı. En arka koltukta, köşede, cam kenarında oturan sevdiğini arayan gözleri sonunda onu buldu.
Başını kaldırdı Sevde, gördüğü yüz karşısında kalbinde his yoğunlu belirdi. Gözleri büyüdü, dona kaldı. Bu, gerçek olamazdı..! Hemen silkelendi, gözlerini kırpdı. Hayır, hayır olamazdı! Ama geliyordu, kendisine doğru geliyordu! Şaka değildi, gerçekden Cafer şu anda ona doğru geliyordu. Konuşmak için dudağını araladı lakin o kadar şaşkındı ki, konuşamadı. O böyle düşünürken sol elinden tutularak çekildi. Gülümseyerek fısıltı şeklinde:
"Ela gözlü kahraman seni hasretten kurtarıyor, kıymetimi bil!" derken göz kırpdı. Azdaha yere düşüyordu Sevde, sendeledi. Otobüste bulunan bir adam ayaklandı, Cafer'in bileğine yumruk attı:
"Bu ne cürret ulan! Dokunma kıza!"
"O benim karım! Ve gitmeyecek, vazgeçdi!"
"Hanımefendi, doğru mu söylüyor?" diyen bir kadındı.
"Karın olsa dahi zorla götüremezsin!" diyen ise başka biriydi. Tüm yüzler Sevde'yi buldu. Sevde utançdan adeta yere girecekdi. Cafer nasıl bunu yapmaya cesaret etmişdi? Hiç mi korkamamışdı! Ayrıca, ne kadar zor karar vermişdi bu yolculuğa çıkana kadar. Yeni bilet almak için parası da yoktu! Ne yapacakdı? Vazgeçmediğini söylese miydi? Hayır, söyleyemezdi. Cafer'i rezil etmiş olurdu. Herşeye rağmen Cafer'in kötülüğünü istemezdi. Onu yaka paça dışarı atarlardı. Konuşmak için ağzını araladı, birşey diyemedi.
"Konuş kadın! Kaç saat seni bekleyeğiz?"
"Ona karşı Kibar ol öküz herif!"
"Konuşmaz sanane?"
"Bayan, cevap verir misiniz?"
Cafer tekrar Sevde'nin elini tuttu, önündeki adamı itti: "Sesi çıkmadığına göre istiyor." kapıya doğru hızlı adımlarla yürüyordu ki aynı adam kolundan tuttu Cafer'in:
"Bak söyleyin engel olayım hanımefendi."
Adam neden burnunu sokuyordu? Ona neydi bir kere? "Karım" demişdi ya anlamıyor muydu? Şimdi ağzını bozacakdı da, Allah için tuttu kendini. Sadece kolunu çekerek kurtardı bileğini, adamın evucundan. Ardından hızla otobüsten indiler. Yüzünde tekrar gülümseme belirdi. İstediğini almışdı, Sevde'yi bu yolculuktan kurtarmışdı. Artık hiçbirşey keyfini bozamazdı! Hatta o adam bile. Yüzündeki gülümseme arttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒
Teen Fiction(3 Bin okunma için teşekkürler. Hayalimdi.) "Ne düşünüyorsun?" İç çekdi. "Ben, o, Tevhid, herşeye rağmen eninde sonunda bağlanan kalbim..." *** #roman