߷Yirmisekiz߷

32 14 0
                                    

29-"Böylesine güzel bir gökyüzünün altında, bukadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu"

~Dostyovestki
.....

* * *

Yüzümden terler akdı, eteğimi avucum ile sıkdım. Bukadarı fazlaydı. Bana yapabileceği herşeyi yapmışdı. Anne tavuklar bile çocuklarına zarar geleceği vakit nasıl da korumacı oluyor, nasıl da vahşileşiyolardı. Ya o tavuk kalkıp yavrusuna zarar verir miydi hiç? Hayvanlar bile insanların birçoğundan da daha iyiydi. Bir tavuk kadar da mı olamıyordu insanoğlu? Yahut mesela bir köpek... Köpeklerin sahiplerine karşı çok vefalı olfuğunu duymuşdum.

Korku... Beyinden kalbe iletiliyor, dehşetli bir his uyandırıyordu. O kelimeler yankılanıyor, birkez değil, sanki birkaç kez tekrarlanıyordu. Bağzen olurdu ya, karşıdakini anlayamazdık. Onun nasıl bukadar öfke ve nefret dolu olduğunu... Allah rahmetini yüz parçaya bölmüş, birini tüm insanlığa dağıtmışdı. Yeryüzündeki herkez ve herşey bu merhametle merhamet ediyordu. Yavrusuna basmamak için ayağını kaldıran bir hayvan bile, bu merhamet ile merhamet ediyordu. Peki ya o hayvan ayağını yavrusunun karnına geçiriyorduysa? Benim annem yapardı işte, o hayvanın yapmayacağı şeyi. Onun payına düşmemişdi galiba. Gökten rahmet yağsa anneminki aniden havada duruverir, olmadı ağaca takılırdı. O dereceydi.

Arkadan kuzenimin gülme sesi duyuldu. "Hiç o güzel moralini bozma Cri! Benle köye gelebilirsin. Seni annemin hayvanlarıyla beraber prensesler gibi ağırlayacağımızdan emin olabilirsin! Hemde çok konforlu(!) pembe çiçekli mindellerimiz de emrine amade." yüzümü buruşdurdum.

"Yaaa, ne demezsin(!)" dediğimde,

Aklıma geçen yıl geldi:

"Üüüüürrrüürüü"

Kafamdan yorganı çekdim."Sudenaz ne yapıyorsun sabah sabah ya!" Sudenaz eşyalarımın ve bavulumun üstüne çıkmış bağırıyordu:

"Üüüürrrüüü üüüü!!"

"oof! Ne yapıyorsun sen? Halam beni uyandırmamanı söylemedi mi sana" diyerek yorganı kafamın üstüne çekdim. Ne yapıyordu bu?

"Horoz taklidi yapıyorum Ece ablacığım! Seni uyandırmıyorum(!) yanlış anlama" birkaç dakika geçdi.

"Kaldırma kuvveti varmış biliyor musun?" dedi Sudenaz.

"Ne? Neyin?"

"Suyun tabiki!" dediğinde kafamdan bir bardak suyu boşalttı. "A-o yanlışlıkla oldu!" dediğinde aniden kalkdım. Bu kız işkence aleti gibiydi. Ona kızdıktan sonra diğer elinde de telefonumu tuttuğunu gördüm.

"Sen uyurken kırmızı elbiseni denedim ablacığım, yere düştüm ve yanlışlıkla çamur bulaşdı ve yırtıldı. Birde yanlışlıkla telefonuna da süt tenceresinin içine düşürdüm. Özürdilerim. Yanlışlıkla telefonuna da çamur bulaşdı abla beni affeder misin? Suyla yıkadım sonra. Şifreyi söylemezsen telefonunu yanlışlıkla(!) çöpe atabilirim ablacığım."

İki avucumla saçlarımı çekişdirdim: "HALAAAAAAAAAAAAAA!!!!"

* * *

Böylece devam ediyordu hayat. Bir hafta daha geçmişdi. Akşam vaktiydi. Yemek dışında hep odamda oluyordum. Annem de inatçıydı, ben de.

Anlattıklarına göre kuzenim ise burada ev alacağını söylüyordu. Kendine ev bakıyordu. Memlekete dönmeyeceğini söylüyordu. Yani tahminim doğruydu. Burayı baya sevmişdi tabi. Ayrıca çok kötü birşey daha olmuşdu. Artık kuzenim beni kızdıracak hiçbir şey yapmıyor, tersine çok kibar davranıyordu. Evet, evet kötü olan şey buydu, yanlış anlamadınız. Bu durum beni korkutuyordu!

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin