߷Otuzbir߷

34 14 0
                                    

32-"Zaman uzasa, sonu gecikse bile sabreden mutlaka zafere ulaşır"

~Hz. Ali (Radıyallahu anh)
.....

Açma tuşuna basmak üzere olan parmağı titredi birden. Bastı sonunda. Şaşkınlıktan hafif açık olan dudağı titredi, kaşları hafifçe yukarı kalkdı. Telefonun ardından gelen hıçkırıkları duyduğunda canı yandı, yüreği merhametle doldu. Kimdi? Kimdi onu ağlatan? O şey her neyse nefret duydu.

Birkaç saniye hiçbirşey diyemedi.

✯✯✯

ⒺⒸⒺ'ⓃⒾⓃ ⒶⒼ̆ⓏⒾⓃⒹⒶⓃ ⒶⓃⓁⒶⓉⒾⓂ

İkimiz de susmuştuk. Ben birşey diyemiyordum, istesemde yine bir ağlama kırizimin ortasına düşen bu kişiye birşey diyemiyordum. İki kere nefes alıp verdim konuşabilmek için. Olmuyordu, kendimi durduramıyordum.

"M-m-me-e-ert..." onun da sesi çıkmıyordu. Bu en kötüsüydü.

"Kim? Kim seni bu hale getirdi? Sakin, sakin olun. Ben yardımcı olabilirsem, olacağım." Birkaç dakika bekledi konuşmamı. Ama konuşamadım, ağlamaktan.

"Neyin var bilmiyorum ama geçecek! Şunu hiç unutma; bu dünyanın kederinde, hüznün de, mutluluğun da geçici olanı vardır."

Alt dudağımı ısırdım. Biraz daha sıktım kendimi. Sözleri az da olsa içime umut damlatmışdı. Nekadar da içden söylemişti! Merhamet ve endişe akmışdı sesinden.

"B-be-ben..." gözlerim şişmiş, yanaklarım kızarmış ve tamamen ıslanmışdı.

"Kendini konuşmak için zorlama. Ben seni hertürlü beklerim, bekledim." dediğinde, ne demek istediğini tam olarak anlamamışdım. Ama anlamaya çalışacak durumda da değildim. Bir süre ben ağladım, o sustu. Ben sustum, o sustu. Ben karanlığıma yandım, o yanışıma üzüldü. Ben akıttım, onun ise içi acıdı. Kalbine bakma şansım yokdu ama buna emindim. En sonunda ben az da olsa sakinleşdiğimi hissettim. İçimden bir dua okudum ve doğruldum.

"Ben tev-" aniden kapının açılışı, dehşet içindeki bakışlar,

"Ne yapdığını zannediyorsun sen!" diye çemkiren canavar kadın, elimden telefonu çekişi, Mert'in sesi ve telefonu kapatışı... Ayağa kalkmaya çalışdım, halsizlikten kalkamadım.

"Anne- anne hayır! Anneeee!" birkez daha haykırdım. Tam çıkıyordu ki içimden "Lâ havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim! (güç ve kuvvet yanlızca Allahʼa aittir)" diyerek ayağa kalkdım. Başarmışdım! Güçsüz düşmüş bacaklarım beni -Allahʼın yardımı ile- yanıltmışdı. Annem çıkmak üzereyken arkasından koşdum, koşabildiğim kadar. Son ânda çıkmayı başarmışdım! kapıyı kapatamamışdı! Bunu yapamamışdı!

"Telefonumu ver!" diye bağırdım. Temiz hava burnuma dolduğunda, sonsuz kere hamd edesim geldi. Güneş, çimenler, ve özgür olmak...

"Telefon? Telefon öyle mi!" aşşağılayıcı bakışlarının ardından; "Al sana telefon!" diyerek uzağa fırlattı. Gözümün karardığını ve etrafın bulanıklaşdığını hissetdim. Annemin omzundan tuttum. Bacaklarıma ağırlık çöküyordu tekrar. Annem benim kolumu kavradı.

"Geç içeri Allahʼın cesası!" kapıyı açdığında, vicudum takatini yititrerek yere serildi.

✯✯✯

Telefon elinde, balkonda bir sağa bir sola yürüyordu. Saat onikiydi. Genelde erken uyurdu, ama bu gece uyuyamamışdı. Aklına gelen düşünceler yüzünden. Fakat, şimdi hiç uyuyamayacakdı! Zaten uyumak istediği de yoktu. O can acıtıcı sesi duyduktan sonra...

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin