"vicdanınızı bahanelerle gizleyemezsiniz"
~gene bilinmiyor
.....
* * *
Gözleri kıpkırmızıydı. Yatağın önünde oturuyordu. Bir oturuyor, bir volta atıyor, bir de uzanıyordu. Beynini kemiren düşünceler örümcek ağı gibiydi.
Aradan saatler geçdi.
"Üşüyorum! Üşüyorum... Üşüyorum..." diye bağırdı. Haykırışı boşlukta yankı yapıyordu. Kollarını ovaladı ve yere çöktü. Neresiydi burası? Okadar soğuktu ki, rüzgar tenine çarpıp adeta tüm benliğiyle titremesine neden oluyordu.
"Nerdeyim ben? Neredeyim ben... Neredeyim ben..." diyerek birkez daha haykırdı. Arkadan başka bir ses geldi:
"Utanmadın mı? Utanmadın mı... Utanmadın mı..." yankılanan sesi, Ece'nin kulaklarını çınlatmışdı.
"Kimsin sen? Yardım et! Kimsin sen, sen sen.. yardım et et... et....."
Ses bu defa daha yüksek ve gür çıkdı, daha çok yankı yapdı: "Utanmadın mı? Utanmadın mı mı mı... Utanmadın mı mı..."
Kapkaranlık olduğu için görünmüyordu. Lakin büyük bir boşluk olduğu belliydi, çünkü adamın ayakkabısının sesi dahi kalbinde büyük bir korku oluşduruyor, yankılanıyordu. Adam üçüncü kez aynı ses tonuyla bağırdı. Bu da yetmezmiş gibi esmekte olan rüzgar donduruyordu kendisini.
Saat sabahın altısıydı. Güneş doğmuş, gece esen rüzgar son bulmuşdu. "Şükürler olsun" dedirtiyordu adeta, fakat o hala geceden kalmaydı. Üzerinde bahçeye inerken taktığı şalı ve aynı elbisesi vardı. Oyüzden geceden değil, dünden kalma denilse daha doğruydu. Genelde sabahları neşeli olur, yakınlardaki sahile inip spor yapardı. Bu gece çok az uyumuşdu. En son yatsıyı kılmışdı. Daha sonra da balkona çıkıp sandalyeye oturmuş, kafasını masaya koyduğu kollarının arasına gömerek biraz daha hüzünlenmişdi. Balkon baya soğukdu. Sahi, neden öyle bir rüya görmüşdü? Vicdan azbaından dolayı mıydı? Neye utanması gerekiyordu? O birşey yapmamışdı ki. Birkere Mert hak etmişdi. Evet evet, hak etmişdi. Kendini rahatlatmak için buldu bahane buydu.
Balkon mu? Diye düşündü Neriman, masaya kahvaltılıkları yerleşdirmekte olan Dila'nın söylediklerini duyduğunda. Ne işe yarıyordu bu çalışanlar? Birde gelmiş şu an söylüyordu! Zavallı yiğeni ne haldeydi kim bilir şu an? Aniden masadan kalkdı öfkeyle.
"Bunu şu an mı söylüyorsun Aptal kadın?"
"E-E-efendim bende yeni gördüm, Ece hanımı kahvaltıya çağırmak için uyandıracaktım ama kalkmadı."
Dila'yı dinlemeden yukarı koşdu Neriman. Merdivenleri hızla çıkdı. Arkadan Dila'ya seslendi. O da peşinden geldi. Ece'nin odasına girdiğinde gerçekden yatağında olmadığını gördü. İçinden büyük endişe duydu ve hızla balkondan içeri girdi.
Ece osırada korkunç rüyasını görmekteydi. Sayıklıyordu. Rüzgar gitmiş olabilirdi lakin gece esen rüzgar çoktan içine işlemişti Ece'nin, oyüzden hala hem rüyasında hem gerçekde titriyordu. Neriman, Ece'yi omuzlarından tutarak kaldırmaya çalışdı.
Gözleri doldu. "Ece'm! Teyzesinin birtanesi!" ardından arkasındaki çalışana sesini yükseltti: "Orada neden put gibi duruyorsun? Gel ve yardım et!" ardından tekrar aynı acıklı ses tonuyla: "Off... Ateşi çok yüksek." dedi. Ece nefes nefese kalktı. Aldığı nefes acımakta olan boğazına takıldı ve boğuk boğuk öksürdü. Dehşetle teyzesine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒
Teen Fiction(3 Bin okunma için teşekkürler. Hayalimdi.) "Ne düşünüyorsun?" İç çekdi. "Ben, o, Tevhid, herşeye rağmen eninde sonunda bağlanan kalbim..." *** #roman