߷Onaltı߷

39 15 1
                                    

16* * *

Hoca ders anlatmaktadı. Arka sıradakiler kendi hallerindeydi. İstanbul'un en iyi ünüverstesiydi burası. Ece biraz inekti. Oyüzden herzaman dersi dinler, hatta not alırdı. O en arka sıralarda oturuyordu. Açdığı kitabın arasına evden getirdiği kitabı sıkışdırmışdı. Normalde yapmadığı birşey yapıyordu; dersi dinlemiyordu, kitabını okuyacakdı. Nasıl olsa eve gittiğinde konuyla alakalı video seyredebilirdi. Yanlış sayfayı açığını gördü ve kaldığı sayfayı açdı. Yanında oturan arkadaşı kulağına fısıldadı.

"Şşt! Ece ne oldu sana? Sen dersde başka birşeyle mi ilgileniyorsun bana mı öyle geliyor?" bu kızın adı Nalan'dı. Ece ona işine bakmasını söyledi. Ve kitabını okumaya koyuldu.

"...Bir de şu hususta şirke dikkat etmek gerekir: ölmüş insanların bizlerin duâlarına karşılık verme ve kâinatta tasarruf sahibi olma gibi özellikleri yoktur. Kur'an, bu tür yanlışlıkları yok etmek ve insanların düşüncelerini düzeltmek için öylesine net ifadeler kullanmıştır ki, okuyucunun hayret etmemesi mümkün değildir. Şimdi sana bazı ayet mealleri vereyim, bunlar üzerinde bir düşün.

"Allahʼı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendilerine cevap veremeyecek kimselere duâ edenden daha sapık kim vardır? Oysa duâ ettikleri o varlıklar onların duâlarından habersizdirler. Kıyamet günü insanlar toplandığında, onlar, onlara düşman olacak ve (kendilerine yaptıkları) ibadetleri inkar edecekler." (Ahkaf Sûresi, 5, 6)

Ayet-i Kerime'yi dikkatlice düşündüğümüzde dehşet verici bir tablo ile karşılaşırız. Allah Celle Celalühü, Kıyamet gününe kadar kendilerine Cevap vermeyecek kimselere duâ edenleri, yeryüzünün en sapık ve en azgın kişileri olarak takdim etmektedir. Şimdi soruyorum: Kabirde yatan zatlar -Ne kadar büyük ve muhterem olurlarsa olsunlar- kıyamet gününe kadar kendilerine duâ eden, kendilerinden çocuk, iş, aş ve benzeri ihtiyaçları isteyen kimselere karşılık verebilmekte midirler?

Bu sorunun cevabını sana bırakıyorum..." Başını hafifçe "hayır" anlamında iki yana salladı.

"...Ayette vurgulanan ve çok önemli olan bir diğer husus da şudur: Kendilerinden bir takım ihtiyaçların talep edildiği o muhterem zatlar, yarın kıyamet kopup insanlar diriltildiğinde kendilerine duâ eden insanların yapmış olduğu bu şeyi inkar edeceklerdir. Yani şöyle diyecekler: Rabbimiz! Bu insanlar seni bırakıp bize yöneldiler. Duâlarını bize yaptılar. İsteklerini bize arz ettiler. Oysa biz buna layık değildik. Sen bize böyle bir yetki vermemiştin. Bu insanların bu yaptıklarından beriyiz, uzağız. Sen bunlara, senden başkalarına ibâdet ettikleri için kat kat azap ver; cezalandır. Bunlar seni tanıyamamışlar ya Rab!

Bu ne dehşetli bir şey, değil mi? Sen bir insanı Allah'a yakındır diye yüceltecek, onu farklı bir makama oturtacak ve bir takım isteklerin kendisine sunacaksın, o ise seni Allah'a şikâyet ederek senin bu yüceltmeni inkar edecek!

Allahu ekber! Sana sığınır, senden bağışlanma dileriz ey Rabbim! Bizleri bu zümreden eyleme!

Bu konuyla alakalı bir diğer ayet daha zikredeceğim ki, bu da bir önceki kadar dehşetli ve ürpertici. Rabbimiz şöyle buyurur:

"...İşte bu, Rabbiniz olan Allah'tır, Hâkimiyet Oʼnundur. Oʼnu bırakıp da duâ ettikleriniz, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değildirler. Onlara duâ etseniz, duânızı işitemezler; işitmiş olsalar bile cevap veremezler; ama kıyamet günü sizin bu şirkinizi inkar edeceklerdir. Herşeyden haberdar olan Allah gibi, sana kimse haber vermez. (Fâtır suresi, 13,14.)

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin