Tanıtım

30.7K 1.1K 121
                                    

Bismillah.

ÖNEMLİ NOT: İlk bölümlerde Pusat'ın hapse giriş tarihlerinde değişiklik yaptığım için bazen ilk, bazen ikinci süreyi yazmışım ve biraz karışıklık meydana gelmiş. Bu şekilde kitabın bütününe zarar verdiğini düşünmediğim birkaç hata daha var. Henüz buraları düzeltemedim. Eğer rahatsız olacaksanız başlamamanız rica olunur, sizi profilimde bu tür dertlerin bulunmadığı diğer üç çalışmama alabilirim.

Bu ufak pürüzü sorun etmeyerek hikâyeyi okumak istiyorsanız hâlâ, hoş geldinizzzz :)

Başlama tarihinizi bırakabilirsiniz.

TANITIM

"P..Pusat abi..."  diye kekeledi. İki tane polis arabası, sirenleriyle kulaklarını yırtarken.

Pusat Ali Şahoğlu gülümsedi. Gülümsedi ama Gökbeyaz onun gözlerindeki onulmaz acıyı görebiliyordu. Onun hayatı tutuşmuştu... Bu yangını bizzat Gökbeyaz tutuşturmuştu.

"Sakın başını eğme Beyaz."  diye fısıldadı Pusat. "Sakın seni üzmelerine izin verme. Sen izin vermezsin... Sen izin vermedin. Suçlu olmadığın bir şeylerin bedelini sana hep ödetmek istediler... Sen ödemedin."

Züleyha'nın sevilmeyişinin ve sevmeyişinin, biten evliliğinin bedelini... Babasının ve annesinin aşkının bedelini.. Babasının ölümünün bedelini... Annesinin gitmesinin bedelini... Bütün bunları hep Gökbeyaz'a ödetmeye çalışmışlardı evet. Hikâyenin en masumu Gökbeyaz'a...
Şimdi de öyleydi. Şimdi de Gökbeyaz, hikâyenin en masumuydu.

"Pusat abi..."  dedi tekrar. Bir damla yaş yuvarlandı dudaklarına doğru.

"Sen masumsun Beyaz.. Adın gibisin sen."  dedi Pusat.

Peki o suçlu muydu?

Polis arabaları acı birer frenle durdu. Toz duman kalktı. Bir sürü adam fırladı, Gökbeyaz, onların bellerinden silahlarını çıkartıp Pusat'a doğrulttuklarını gördü. Bin bıçak saplandı kalbinin her yanına...

"Pusat Ali Şahoğlu! Teslim ol!!"  diye kükredi biri.

Pusat, kaldırdı başının üzerinde ellerini.

Bitmişti. Yolun sonuydu bu sapsarı tarla, yolun sonuydu bu kurşuni rüzgar.

Pusat Ali Şahoğlu... O ki, bir civcivin cıyaklamasına rahatsız olur, canı acırdı... Topallayan bir köpek görse peşinden koşardı yardım için...

Yirmi altısında, dağ gibi yiğit iken, bir insanın katili olmuştu...

Eni sonu, Gökbeyaz için.

Üstüne çullandılar. Yere yatırdılar. Arkadan kelepçelediler ellerini, aldılar götürdüler.

"Sen masumsun Beyaz! "  diye haykırıyordu. Anasını, yerini yurdunu, otunu ocağını, yari Suna'sını, hısımını akrabasını, hayalini gerçeğini, gecesini gündüzünü ardında bırakıp paslı parmaklıklara ve vicdanının harp meydanına doğru giderken... "Sen masumsun, başını eğme!"

Baş eğmeyenlerin hikâyesidir bu.



Yılan'ın Kızı. Göz bebeklerimden bir tanesi 💚
İnşaAllah onda baş eğmeyeceğiz, suçlusu olmadığımız bedelleri ödemeyeceğiz, bilip bilmeden ahkam kesmeyeceğiz, korkmayacağız, utanmayacağız, bize kimse değil, biz sahip çıkacağız.

Gökbeyaz gibi bütün kadınlara ithaf olsun 💚  yürekleri ışıldasın...

Yılanın Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin