Selamlar.
Sınır geçilmedi ama bölümü yazınca attım. Kaybolur gider diye korkuyorum yedeklemek diye bir şey var ama hiç işim olmaz shahshsSınırı geçemiyoruz. Yeni bölüm atmak için de motivasyonum kırılıyor. Bundan sonra eğer bölüm gelecek gibi olursa inşallah duyuru yaparım ama eğer bölüm arası azıcık uzarsa lütfen yeni bölüm için beni aşırı sıkıştırmayınız :) takdir edersiniz ki ben de insanım <3
Oy verip yorum yapan tümm okurlarıma sevgiler bu arada 💘Bu bölüm sanırım en sevdiğim bölüm oldu. İçinde olay olay üstüne shshhs haydi yorumlarda kritik yapalım :)
Sizi çok bekletmeyeyim karşınızdaaaa,
'Yürekle Hesaplaşmak'
Pusat Ali Şahoğlu; dört yıl sonra ilk kez şirketinin basamaklarından çıkıp içeri girdiğinde, seri ve sert adımlarla asansöre yöneldiğinde, en üst kata çıkıp koridoru yüzünde o yırtıcı bakışla çıktığında herkes onu bu halde de olsa görmüş olduğuna pek sevinçliydi. Muhase uzmanı Alperen, yönetim kurulu toplantısının demirbaşları, şirketin belki de en çok üzerine iş düşen üyesi çay ocağının sahibi Fehmi abi (çünkü bir adet Şahoğlu günde ortalama bir buçuk litre çay içer; üzgünken, sinirli stresliyken, sevinçliyken, dertliyken yahut strestliyken), personel Gülşen abla... Herkes önüne çıkıyor, hoş geldin baba ocağına Pusat Bey diyordu. Pusat ailesi gibi gördüğü bu insanlar karşısında yüz ifadesini bir saniyeliğine yumuşatıyor, 'seni gördüm ya hoş buldum' diyor, sonra yüz ifadesi eski yırtıcılığına dönüyor, 'sonra görüşürüz inşallah.' diyerek sıyrılıyordu.
Beş dakikalık yeri on beş dakikada aşmıştı yaşanan sevgi seli yüzünden.
O yüzden en üst kattaki bilişim ofisinin kapısını elinde olmadan kırar gibi açıp içeri girdiğinde; içeridekiler artık onun gelmeyeceğini düşünmeye başlamışlardı.
"Selamunaleyküm cümleten." diyerek gür ve biraz da kontrolüne çabaladığı bir öfkenin sindiği sesiyle, ofisi inletti.
Melih hemen arkasında koşturarak içeri girdi.
Mirkelam ayakta, Pusat'ın tam karşısındaydı. Ona pişmanlık, özlem, mahcubiyet dolu bir bakış attı. Pusat da kısacık ona baktı, sonra gözünü bilgisayar ekranlarına çevirdi.
Selamları alınıyordu o sırada:
"Aleykümselam Pusat Bey."Mirkelam, sakin ve usulca,
"Aleykümselam oğlum." dedi.İşletme bölümünün yanında bilgisayar mühendisliği okumuş fakat bunu bu zamana kadar hiç böyle kullanmak zorunda kalmamış olan Sait, diğer dört mühendisle birlikte klavyenin başındaydı. Yüzü sinirden sapsarı kesilmiş, dişlerini saatlerdir birbirine sımsıkı bastırdığından çenesi tir tir titriyordu. Tuşlara kıracakmış gibi basarken,
"Aleykümselam." dedi yüksek perdeden.
Pusat, onun sandalyesinin arkalığına iki elini dayadı ve öne doğru eğilerek sordu:
"Ne durumdayız?"Şirket mühendislerinin en başarılı ve en kıdemli olanı, Emre, böyle bir anda bile sakinliğini ve kontrolünü yitirmediğini belirten bir ses ve tavırla yanıtladı onu.
"Halletmek üzereyiz Pusat Bey. Ama... hatırı sayılır bir finansal kaybımız var."
Sait, sandalyesinde biraz öne doğru eğildi. Ceketini masallardan birine fırlatıp atmış kravatını çözmüş boynunda asılı bırakmıştı. Nasıl kravat takmıştı bugün, o da şaşılacak şeydi ya...
Oyun oynuyormuş gibi hırsla tuşlara basmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılanın Kızı
General FictionPusat Ali Şahoğlu, en yakın dostunun kız kardeşi Gökbeyaz Çakır'ı kurtarırken istemeden katil olur. Onun için hapse girer, dört sene yatar, elinden birçok fırsatı kaçırır, sözlüsü Suna tarafından terk edilir ve yaralı, ihanete uğramış bir adam olara...