Şüpheler Ve Sızılar

14.1K 1K 425
                                    

Selaaaammm.

Pasaj aralarında yorum yapmayı ve sevdiğiniz kısımlara kalp bırakmayı unutmayınız.

KARŞINIZDA:

Şüpheler ve Sızılar“

İnsan büyük konuşmamalıdır. Olmaz dememelidir. Asla diye bir kelime ağzından çıkmamalıdır. Neler yaşadığını, başına neler geldiğini, oraya gelene kadar ne yollardan belki de ne çaresizliklerden mecburiyetlerden geçtiğini bilmediği bir insanı öyle içi rahat rahat kınamamalıdır. Ben olsam kesinlikle böyle yapmam dememelidir.

Çünkü insan, kendi hayatı bile olsa o hayatın her köşesi bucağına hakim değildir. Hükmedemediği şeyler de olur. Elinde olmadan etrafında, sevdiklerinde, kendisinde öyle şeyler değişir ki şaşar kalır. Hayretten hamle bile yapamaz. Ve gün gelir, 'asla yapmam'  dediği şeyin tam ortasında buluverir kendini.

Gökbeyaz, 'ben asla ağabeyimi yalnız bırakmayacağım'  diye üzerine basa basa ve kendinden emin bir şekilde konuşmalarını hatırladı yoldayken. 'ben onun meşru hiçbir kararına karşı çıkmam. Surat bile asmam. O benim bu dünyadaki en yakınım. En sevdiğim insan.'

Şimdi, hiçbir şekilde tasvip etmeyerek, asla arkasında durmayarak, hatta Baran'a olan o yakınlığından bile az veya çok yitirmiş bir halde onun düğününe gidiyordu. Ve bu geceden sonra, Baran'ı kendi safında yalnız bırakmak üzereydi. Baran için bile olsa, Baran'ın karşı tarafında yer almak üzere. Bile, isteye.

Akşam iyiden iyiye çökerken, Pusat birkaç kitap almış ve bahçedeki çardağa çekilmişti. Koyu bir şekilde odaklanmış, çalışıyor, notlar alıyor, düşünüyor, çenesini ve alnını sıvazlıyor, aklına bir şey geldiğinde tekrar atılarak notların ve kitapların üstüne üşüşüyordu. Onun kendi alanıyla ilgili bir şeyler miydi yoksa başka bir şey mi araştırıyordu Gökbeyaz bilemedi. Pusat en basit ulaşabileceği bilgiyi bile ince ince etraflıca araştıran ve böylece hedeflemediği birçok bilgiye de ulaşan donanımlı, birikimli bir adamdı. Hep böyleydi. Ergenliğinde bile. Gökbeyaz'ın kendine örnek aldığı insanlardan biri de oydu. Çalışkan, iradeli, zeki ve yetenekli. Pusat'a herkes geleceği çok parlak bir adam diyerek bakardı. Bir tetiği yanlışlıkla çekmesi sonucu yaşamından ve kariyerinden dört yılın uçup gideceğini kimse bilmiyordu elbette.
Gökbeyaz, elinde anahtarla, çakıl yolda onu izlerken tekrar o günü hatırladı ve burnunun direği sızladı. Pusat her ne kadar unut dese de, gelişen durumlarda gerçekten hiçbir suçu olmasa da... Ne olursa olsun, sebep Gökbeyaz'dı.

Fakat kader diye bir şey de vardı ve kimse bunun önüne geçemezdi. Bu ve ALLAH'a ettiği tevekkül genç kızı rahatlatıyordu.

Olayın üzerinden yaklaşık bir sene kadar bir süre geçtiğinde, Gökbeyaz hâlâ haftanın üç dört gecesi kabuslarla ve sinir krizi geçirerek uyanıyor oluyordu. O gecelerin hepsinde, odasını kardeşinin hemen yanındaki odaya taşıyan Baran yataktan fırlıyor ve Gökbeyaz'ın yanına geliyordu. Onunla birlikte ağlıyor, ona sarılıyor, saçlarını okşuyor, kulaklarına teselli cümleleri fısıldıyordu. Gökbeyaz aklından ve kalbinden hiç çıkmayan Pusat'a söz getirip, 'benim yüzümden'  diye haykırırken, Baran hep 'hayır' diyordu. 'Senin yüzünden değil... Anla artık bebeğim onun kaderiydi bu. Hepimizin imtihan payına bir şeyler düştü... Pusat'ın imtihanı da buydu. Senin yüzünden değil. Orada sen değil başka biri olsaydı da Pusat ona yardıma koşardı. O tetiği çekmek onun alnına yazılıydı. Senin yüzünden değil...'

Şimdi az önce; Pusat da benzer şeyler söylemişti.

Kıpkırmızı gözler ve ecel gibi bir sesle. Gökbeyaz'ın hâlâ kulağında, zihni ve yüreğinde çınlayan sözlerle...

Yılanın Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin