Selam!
Biz geldik..
Daha da uzundu bölüm. Ama bugün gelecek minvalinden konuştuğum için bazı kısımları keserek bir an önce yayımlamak istedim. Umarım beğenirsiniz.
Yorumlarınızı merakla bekliyoruz.
Karşınızda;
'Yavru'
İki hafta sonra, ılık ve aydınlık bir kasım sabahı; balayı tatillerinden dönüyorlarken Pusat yoldan kısacık gözünü ayırdı ve yanındaki koltukta başını arabanın camına yaslamış uyuyan karısına baktı.
Tek saniyelik bakış bile göğsünü tekrar ve tazecik bir sevgiyle doldurdu. Her bakışta böyle olur muydu? Her bakışta öyle oluyordu. Kavuşmak ve sevdasını ne de heyecanını dindirmişti Pusat Ali'nin. Bilakis, artırmıştı.
İki hafta boyunca ömrünün en güzel zamanlarından, süreçlerinden birini geçirmişti Gökbeyaz'ıyla. Fakat birkaç saat unutsa bile, birkaç saat sonra bir yerden sızıp yine onu ele almıştı 'ne olacak şimdi' düşüncesi. Gökbeyaz'a sezdirmemeye çalışıyordu ama böyle zamanlarda aklının bir köşesinde hep dönüyordu. Ne yapacağım, nasıl halledeceğim, Gökbeyaz'dan bir şey saklamayacaktım ve zaten fazla saklamayacağım ama ben bu işi nereye kadar götürebileceğim...
Ferda Çakır. Gökbeyaz'ın annesi. Pusat onu gayet net hatırlıyordu. Kızı kadar olmasa bile, güzel bir kadındı. İyi kalpli, sevecen. Pusat ve Baran onlarda kalıp oyunlar oynar, dersler çalışırken o kucağında kızıyla gezerdi. Bazen Pusat'ın kucağına da verirdi fakat aman düşürürsün diye yanından ayrılmaz, üzerine titrerdi. Pusat hatırlıyordu... Ferda kızını severdi. Fakat yirmi yıl önce onu bırakmış, ya da bırakmak zorunda kalmış ve gitmişti. Yirmi yıl boyunca, kızını hiç aramamış sormamıştı...
Pusat onu bir yere kadar anlayabiliyordu. Züleyha işler ve konağı eline aldığında ona dünyayı dar etmiş olmalıydı. Sonuçta o zaman Cevdet ve Oktay'ın bile yaşı küçüktü ve kimse Ferda'ya yeteri kadar sahip çıkamamıştı. Baran'ın anlattığı kadarıyla kadın giderken Gökbeyaz'ı almak istemiş; fakat Züleyha hariç hiçbiri buna izin vermemişti. Ferda kızını bırakıp evden çıkarken, oğlanlar gelir de kızını arar sorar, bakar yoklar, hiçbir zaman üzerinden elini çekmez sanmışlardı. Yanılmışlardı...
Ferda Çakır gitmişti ve Gökbeyaz'ı küçükken de, büyürken de.. asla arayıp sormamıştı. Amcalar ve Baran yaşları biraz attığında teker teker kadının peşine düşmüş hatta telefonla ulaşmışlardı fakat kadının cevabı istemiyorum, olmuştu. Kızımla görüşmek istemiyorum.
Bunu Gökbeyaz bilmiyordu. Amcaları da abisi de ve Pusat da.. hiçbiri ona bunu söylememişti, ama aslında bu sözü saklamalarına hacet de yoktu. Çünkü anlaşılıyordu. Gökbeyaz annesinin onunla görüşmek istemediğini bire bir ağzından duymasa da biliyordu. Çünkü Gökbeyaz annesinin yüzünü hatırlamıyor, sesini hatırlamıyordu. Annesi gitmiş ve gelmemiş, ondan bunları esirgemiş, onu anneyle büyümekten mahrum etmişti.
Sonra, yılların ardından kızının kocasına ulaşmıştı. Bir zamanlar Gökbeyaz'ın kundağını ona verip,
"Aman Pusat.. aman oğlum, dikkat et bak sıkı tut.. başına kolunla destek ver, hah.." dediği oğlan çocuğuyla, yirmi sene sonra kayınvalidesi olarak konuşmuştu.
Pusat o telefon görüşmesinin bir saniyesini bile unutamıyordu.
Kadın, onunla yüz yüze görüşmek istediğini söyleyip ve bir adres verdiğinde; Pusat akşama uçakları olduğunu söylemişti. Balayına gidiyoruz, demişti. Gökbeyaz'ın çok istediği bir yere. Eğer çok acele değilse iki hafta kadar beklemeniz gerek, dönüşümüzü beklemeniz gerek. Kadın da bunu kabullenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılanın Kızı
Ficção GeralPusat Ali Şahoğlu, en yakın dostunun kız kardeşi Gökbeyaz Çakır'ı kurtarırken istemeden katil olur. Onun için hapse girer, dört sene yatar, elinden birçok fırsatı kaçırır, sözlüsü Suna tarafından terk edilir ve yaralı, ihanete uğramış bir adam olara...