Can Muştusu

6.9K 581 812
                                    

Selam...

Biz geldik. Dün yine bilindik gel gitlerimden birini yaşadım. Bu tamamen kendim ve kendime gereğinden fazla yüklenmemle ilgili bir durum, artık size inşallah bu huyumu törpüleyeceğim ve bunları da size yansıtmamış olacağım. Sonuçta hayatımın bu döneminde wattpad sahalarına girmek benim kendi tercihimdi, kimsenin değil, bedelini de ben ödemeliyim sjjsjs şaka bir yana o kadar ciddi bir durum yok şükür. Genelde paylaşıp içimi boşalttıktan kısa bir süre sonra toparlarım. Yine öyle oldu.

Şimdi burada belirtmek istiyorum ki, okur kitlemin kalitesini çok seviyorum. Her biriniz öyle anlayışlı ve yapıcısınız ki gerçekten bu benim için büyük bir nasip. Sizin o güzel destek cesaretleriniz vesilesiyle bu kadar kısa sürede halloldu o ket vurulmuş hali, hamdolsun.

Yani yazarınızdan size bir sürü sevgi gönderiliyor.. Yakalayınız efendim :'))

Bölümden azıcık bir yer kestim, ama yerinde oldu, zaman atlaması oluyordu bir sonraki bölüme kaldı inşallah. Keyifli okumalar diliyorum :)

Karşınızdaaaa:

'Can Muştusu'

Şahoğlu ocağının bütün ışıkları kapalı, tüm odaları derin bir uyku haliyle bürülü haldeyken; ardı ardına ve durmaksızın çalan araba kornası sesleri herkesi yataklarında sıçrattı o gece. Başı yastıktan fırlayan besmelesini zar zor çekip ilk iş saate baktı, saat daha iki buçuğu gösteriyordu. Gecenin iki buçuğunda, hangi insan böyle korna çala çala Şahoğullarının konağında yaklaşabilirdi ki? Ya yürek yemiş olması gerekiyordu, yahut da aklını uçurmuş...

Fakat hayır. Son derece kararlı olmalıydı bu kişi ki, araba şu an, son hızla konağın bahçesine girmiş ve çakıl taşlarını savurup ağlatan acı fren sesine, daha da çoğalan korna sesleri karışmıştı.

Evde kapılar birer birer açıldı. Mirkelam Şahoğlu,

"Bismillah! Ne oluyor?!"

  diye gördüğü herkesin yüzüne çatık kaşıyla bakarken, uzak kapılardan birinden üzerini yarım yamalak giyinmiş ama pantolonuna kemeri, kemerine de tabancasını itinayla takmış bir adet Sait Şahoğlu çıktı. Hiç beklemeden merdivenlere atıldı, bir yandan da:

"Baba emaneti al öyle çık baba.." diye söylendi.

  Bütün hane halkı, onunla aynı anda merdivenlerden inmeye başladılar. Mirkelam oğlunu durdurup bir bakalım der gibi pencereye yürüdü, çehresinden eski toprak insanların o nadir gözüken korkunç öfkesi okunuyordu. Aliye elini göğsüne koyup etrafa bakındı,

"Ay.. "  diye soludu, "Gökbeyaz nerede?"

Seda'ya o vakit her şey belli oldu. Kız şaşkın gözlerini kapatıp, kısa bir 'şimdi anladım' simasına büründü ve büyük bir rahatlamayla kendini salondaki koltuklardan birine attı.

"Ay aman durun!"  diyordu aynı anda, ona şaşkın şaşkın bakan annesi ve yengesine, pencerenin önüne adımlayan babası ve abisine. "Ben biliyorum galiba ne olduğunu. Telaş edilecek bir şey yok."

Sait her ihtimale karşı babasının önüne siper olup perdeyi sertçe araladı. Arabada kim varsa hâlâ kornaya vurmaya devam ediyordu. Sokak lambalarının ışıkları arasında Sait gözlerini yumup açtı tekrar baktı, pencereye iyice eğdi hatta alnını yapıştırdı. Sonra kaşlarını iyice çatıp:

"Pusat lan bu..." diye fısıldadı.

Babası onu kenara iterken şaşkın şaşkın sordu:

"Pusat mı?"

Yılanın Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin