Selam.
Bir daha böyle uzun bir ayrılık yaşamamak umuduyla ve bir dolu özlemle, selam.
Umarım herkes okuyabiliyordur bölümü, engel hiçbirimizi engellememiştir :')
Nasipse aşk, komedi ve heyecan dolu bölümlerimizle gümbür gümbür geliyoruz. Oy ve pasaj arası yorumlarınızı bekliyorum ❤️
Karşınızda:
' Ömer Ali '
Hayat garipliklerle dolu bir bütündü. Bunu Gökbeyaz çoktan idrak etmişti esasında. Ona o gözle bakabileceğini bir an olsun düşünmediği adamın, ona yıllardan beri büyük bir sevda ile vurgun olduğunu öğrendiğinde mesela. Ya da kendi yüreğine bile konduramadığı hisleri aslında kendisi bile anlamadan, yıllarca gizli saklı ama en sıkı biçimde, Pusat Ali'ye karşı taşıdığını hissettiğinde. Hayatın bazı kademeleri vardı ki; insan anlamaz, insanın aklı almazdı. Yalnızca yaşamak düşerdi payına. Önünü unutarak, sonunu görmezden gelerek; sadece anda kalıp, yaşamak...
Gökbeyaz öyle yapmıştı. Bir kez daha.
Tıpkı Pusat'ın onca zaman ona gelmemesinden ötürü Pusat'ı, onca zaman sevdasını kulak ardı etmesinden ötürü kendisini affetmesi gibiydi olan biten. O gece, Nar'ı okuduktan sonra geçmişteki hataları ve eksikleri, yaşanabilecekken yaşanamayanları görmezden gelip kocasının, sevdiği adamın kollarına koşuşu tek bir sebeptendi. Acıları bertaraf etmek, ve mutlu olmak. Buydu Gökbeyaz'ın isteği. Çok acılar yaşamışlardı. Ve geçmişe takılıp kalmak sadece acılarına acı katacaktı. Affetmek zordu. Ama sonrası kolaydı. Sonrası ferahlama ve mutluluktur. Vücuduna hiç hoşuna gitmeyen aksine acı veren bir ilacı almak gibiydi bu. İlk başta affedip unutmak, görmezden gelmek acı veriyordu. Ama yalnızca kısa bir zaman. O 'ilk an'. Sonrasındaysa mutluluk geliyordu. Huzur dört bir taraftan hem ruhunu hem bedenini sarıyordu ve tüm sıkıntılar o huzurla karışıp unutuluveriyordu. Tevekkeli değil, övülen ve tavsiye edilen şeydi affetmek.
Çakırların tek kızı, Şahoğullarının gelini, dillere destan namlı yiğit Pusat Ali Şahoğlu'nun gözünden sakındığı karısı Gökbeyaz. Gökbeyaz; abisini affederken, Pusat Ali'sini affederken, kendisini affederken hep böyle yapmış, bu deneyimi yaşamıştı. Önce acı çekmiş, sonra rahatlamıştı.
Sonra önüne bir eşik daha çıktı.
Affedilecek biri daha. Affedilecek bir şey daha.
Ve bu affetmesi, unutması en zor olanıydı.
Hayatının en büyük gerçeklerini hep sayfalardan okuyarak öğrenmişti Gökbeyaz. Pusat'ın sevdası, yâri oluşunu içindeki yangını döktüğü Nar'dan. Annesinin onu bırakıp gitmeye mecbur kalışlarını da özlemini, hasretini döktüğü defterlerden. Tek tek. Harf harf. Onlara bakarken, sanki görmediklerini görmüştü. Duyamadıklarını duymuştu. Birinci elden şahit olmuştu. Anlaşılması zordu. Ama gerçek buydu. Gökbeyaz onların kendi dilinden dinlese belki bu kadar vurucu gelmezdi. Ama okuması bambaşkaydı. Dillerinden değil kaplerinden dinlemek gibiydi. Kaplerinden taşıp mürekkebe karışıp da ancak bir kağıdın üzerinde durulabilen hislere eliyle, parmak uçlarıyla dokunmak gibi. Gökbeyaz okumuştu. Anlamıştı. Öğrenmişti. Bilmişti.
Ve berisine geçmek, yahut ölene kadar ötesinde kalmak üzere... gitmiş yine yeni bir eşiğin önünde durmuştu.
Eşikler...affedişler. Bu kaçıncı? Demek ki Gökbeyaz'ın bu dünyada kader payına düşen buydu.
Yirmi sene annesiz kalmış bir kızdı o. En ihtiyacı olduğu zamanlarda annesizlik yaşamış bir kızdı. İçinde belki de hiç dolmayacak bir eksiklik yaşayan kızdı. Ama artık bir fark vardı. Küçük gibi gözüken ama devasa etkisi olan bir fark. Gökbeyaz 'bilerek isteyerek bırakılmış' bir evlat değildi. Mecburiyetten bırakılmış bir evlattı. Önce kendi canı, sonra kardeşinin canı için ayrılmıştı annesi ondan. Özlemişti. Hasretinden delirmişti! Yirmi yıl boyunca değil gününü gün etmek, Gökbeyaz'ı düşünmeden geçen tek bir anı bile olmamıştı. Bir tek saniyesi bile... Yıllarca annem beni sevmemiş istememiş, ya da babamdan sonra katlanmak istememiş bırakmış gitmiş diye düşünen, düşündürülen bir insan için ne büyük şeydi bu gerçekler! Gökbeyaz, annesi tarafından seviliyordu. İsteniyordu. Yavrum diye, canım diye, Gökkızım diye çağırılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılanın Kızı
General FictionPusat Ali Şahoğlu, en yakın dostunun kız kardeşi Gökbeyaz Çakır'ı kurtarırken istemeden katil olur. Onun için hapse girer, dört sene yatar, elinden birçok fırsatı kaçırır, sözlüsü Suna tarafından terk edilir ve yaralı, ihanete uğramış bir adam olara...