"Ben, Seni, 'Gördüm' "Gökbeyaz'ın bir gram uyku uyuyamadığı, dönüp durduğu, kocaman bir yanlışın içinde olup olmadığını düşündüğü ve bu düşünceleriyle göğsünde kocaman bir yangının harlandığı, yıldızların battığı ama onun kafasındaki soruların ve can acıtıcı cevapların bir türlü bitmediği bir gece oldu o gece.
Düşünmek içini sıktığı zamanlarda hep yaptığı gibi düşünmeyi kapatıp uyumak istiyor, ama buna gücü yetmiyordu. Zaten kulaklarındaki sesler, gözlerindeki görüntüler de bir türlü gitmiyordu.
Pusat benim için dağları yıkar, diyordu Suna. Üzerinde, Baran için giydiği gelinlik olduğu halde!
Sonra Gökbeyaz Nar'ı görüyordu. Burada, Pusat'ın kendi evinde. Dağınık masanın üstünde. İlk sayfa açılıyor, 'Nazlı yârime' diyordu.
Suna, hâlâ Pusat için bir şeyler ifade ediyor muydu? Öyleyse ne olursa olsun, altında hangi sebep yatarsa yatsın Gökbeyaz bu evliliği neden gerçekleştiriyordu? Eğer Suna, Pusat'ın içindeyse hâlâ; Gökbeyaz o imzayı atacak kız mıydı?
Fakat Pusat'ı tanıyordu.
Pusat, böyle bir şeye sessiz kalacak adam değildi.
Suna’yı gerçekten hâlâ istiyor olsaydı çıktığı gibi kimseyi dinlemez ve o düğünü basar, onu alırdı.
Şu an aşağıda, Gökbeyaz korkup kötü hissetmesin diye çardakta yatıyordu.
Eğer Suna'yı isteseydi, Pusat orada olmazdı.Yoksa kendisinin bile görmezden geldiği bir şekilde, unutamamış mıydı onu?
Gökbeyaz artık düşünmekten ve nedenini tam kavrayamadığı şekilde sinirden - belki kendisine böyle öfkeliydi - ağlayacağı sırada ezan okundu. Kalkıp yatağında doğruldu. Çardak tarafından birkaç ses geliyordu. Ayağa kalktı usulca. Biraz durdu, bekledi, sonra perdeyi aralayıp baktı. Pusat'ı gördü. Bahçe kapısının yanındaki çeşmenin önüne varmıştı. Abdest almak için bile içeri girmeyi tercih etmemişti. Sırtı dönüktü. Üzerindeki pantolonun paçalarını kıvırdı. Sonra tişörtünün kolunu. Gökbeyaz öylece, onun yavaş yavaş abdest akışını izledi. Suyu kapatışını, biraz duruşunu, kıble tarafına dönüp fısıldayarak şehadet getirmesini, sonra durup şöyle bir gün doğurmamış sabaha karşı gerinmesini.
Pusat... diye fısıldadı içinden. Pusat, Nar, neden orada?
Pusat kendine dönecekti. Hızla perdeyi kapatıp, gölgesini görmesin diye de pencerenin önünden uzaklaştı. Çok tuhaf olmuştu, kalbi hızlanmıştı. Yutkundu. Onun da namaz kılması gerekiyordu. Fakat önce eli, telefonuna gitti.
Bir sürü cevapsız arama ve bir sürü mesaj vardı. Birkaçı Dilay'dan, birkaçı amcalarından, birkaçı Ankara'da kaporasını verdiği ev ile ilgili yazan emlakçıdandı. Fakat en çoğu Baran'dan.
Vay. Damat beyin aklına, Suna gelini kına evinde bırakıp kendi evine döndüğü vakit bacısı gelmiş olacaktı. İyi olup olmadığını soruyordu, nerede olduğunu, gündüzki düğüne gelip gelmeyeceğini, ve en komiği, ona ihtiyacı olup olmayacağını. Gökbeyaz, içinden hırsla, sana ihtiyacım vardı Çakır, dedi. Sana ihtiyacım vardı bunu çok güzel belli de ettim ama sen bana sırt dönüp Suna'na gittin. Artık kendi başımın derdine kendim bakma zamanı. Sen ötede dur.
Yine de tüm bunların üstünü silerek şöyle bir ses kaydı bıraktıktan sonra, abdest almaya gitti.
"İyiyim ben... Sonra konuşuruz. Düğüne da gelmeyeceğim. Konuşmuştuk bunu."Abdestini aldı, yanında getirdiği küçük çantadan namazlığını çıkarıp giydi. Namazını kıldıktan sonra, uzun uzun duasını etti. İçindeki sıkıntıyı, görmek için can atıp el uzattığı tünelin sonundaki ışığı bulmak isteyişini, halini uzun uzun Rabbine anlattı. Dert verirse derman da verirdi. Mutlak galip ve güç sahibiydi O.
"Rabbim... Bana yardım et... Yusuf aleyhisselâmı kuyudan, Yunus aleyhisselâmı balığın karnından, Eyyup aleyhisselâmı hastalığın pençesinden, Muhammed aleyhissalâtu vesselâmı zalimlerin kuşatmasından kurtardığın gibi beni de bu çıkmazdan kurtar... Ağabeyime, Pusat'a yardım eyle. Onlara da, bana da doğruyu göster. Ben çok acı çekiyorum... Ama Senden ise, başım üstüne canım üstüne... Bana razı olacağın bir sabırla sabretmemi nasip et. Bu yolun sonunu aydınlığa, ferahlığa çıkar. Amin... "
Uzun dakikalardan sonra ellerini yüzüne sürdüğünde rahatlamıştı. İçine onu hafifleten bir ferahlık doğmuştu. Şükrederek tespihatlarını yaptı. Ayağa kalkarak üzerini değiştirirken, alt katta bir tıkırtı oldu ve hemen kulak kesildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılanın Kızı
General FictionPusat Ali Şahoğlu, en yakın dostunun kız kardeşi Gökbeyaz Çakır'ı kurtarırken istemeden katil olur. Onun için hapse girer, dört sene yatar, elinden birçok fırsatı kaçırır, sözlüsü Suna tarafından terk edilir ve yaralı, ihanete uğramış bir adam olara...