Selaaaammm!
O kadar uzun bir bölüm ki hiç beklemeden, hemen giriş yapayım diyorum..
Ama şu notu düşmeden edemeyeceğim, az çok hepinizden yorum bekliyorum, lütfen iki kelimeyle de olsa duygu ve düşüncelerinizi belirtiniz ziraaaa bu bölüm benim için çok önemli :)
"Gök Yangını"
Gökbeyaz, tepkilerini kontrol altına almak istese de hiçbir şekilde bunu beceremiyordu. Yahut beceriyordu da, Pusat'tan bu hissine set çekme numaraları geçmiyordu. O sebeple, ekrandaki ismi görür görmez kasılıp kalması elbette dikkat çekti.
Baran arıyordu. Ancak Gökbeyaz, şu an Baran'a cevap veremezdi. Cevap verme sırası değil, cevap alma sırasıydı. Şu an içinde bulunduğu durumun çetrefilini düğümünü çözme sırası. Çağrıyı sessize alıp telefonu cebine yerleştirirken, gök maviler ile göz göze geldi. Bir an öylece durdu. Nasıl olsa Pusat çekecekti gözlerini. Çünkü Pusat, hiçbir zaman onun ya da bir başka kızın gözlerine öyle uzun uzun bakmazdı.
Pusat, gözünü çekmedi.
Genç kızın göğsünde tuhaf bir şeyler oynaştı. Şaşkınlıkla birlikte tuhaf, adı konulmaz, buz gibi serin bir his. Pusat, gözünü çekmiyor, dünyanın en normal şeyiymiş öylece ona bakıyordu.
İşte tam olarak o an; Gökbeyaz onu metrelerce yüksek, dipsiz, zifiri karanlık bir kuyuya iten hakikatin ayrımına vardı. Saç dipleriyle, tırnak uçlarıyla, elleri kolları, gözleri kulakları, yüreği ve aklıyla, korkusu ve mücadelesiyle, her bir şeyiyle ayrımına vardığı hakikat öyle iki ucu keskin bir bıçaktı ki, dokunduğunu yaktı yaladı geçti.
Gökbeyaz, Pusat'ın karısıydı.
Pusat artık, eğer isterse, ondan göz falan çekmezdi. Şimdi olduğu gibi böyle dimdirek bakardı. Bakar, Gökbeyaz'ı yakardı. Böyle gök mavisi ateş olur mu? Olurdu.
İçinden, 'ben ne yaptım,' diyecek oldu Gökbeyaz. Yelkenleri indirecek, şimdi şuraya çökecek, hüngür hüngür ağlayacaktı. Ne yaptım ben?! Bir adama; Oktay, Cevdet ve Baran haricindeki bir başka adama, onun gözlerinin içine böyle sakınmadan çekinmeden bakabilme hakkını nasıl verebilirdi?! Gökbeyaz henüz buna hazır değildi. Bu bakan gözler, dört yıldır düşüne düşüne uykuya daldığı adamın gözleri olsa da, karşıdaki onun canını kurtaran Pusat olsa da... Gökbeyaz, henüz gerçekten bir erkeğe karşı böyle savunmasız olmaya hazır değildi.
Tam dizgini bırakacağı sıra, yüreğinde birkaç fısıltı hissetti. Kısık, ama kesin, dediğinden yüzde yüz emin fısıltılar. Gökbeyaz'a destek olan, düşmesini engelleyen fısıltılar.
Pusat Ali Şahoğlu o...
Kıymaz kimseye, kandırmaz...
Yaralayacağını bile bile dokunmaz...
Zahmet ise karşıdakine bu edeceği, ölüm döşeğinde de olsa bir yudum su istemez...
Pusat Ali Şahoğlu o,
Kimsenin, hele hele hiçbir kadının üstüne gitmez.
Gönül kırmaz, haddini geçmez.
Şimdi böyle bakıyor ama... Gökbeyaz söylese ona içindekileri; 'senden bile ürperiyorum Pusat Ali, senden korkmuyorum, ama birinin bana böyle bakmasından ürperiyorum... Ben, herkes beni düzeldi atlattı sansa da, ben öyle sert bir fırtına yedim ki aslında hâlâ doğrulamıyorum' dese, gözünü bir alır, bir daha da bakmaz..!Gökbeyaz için, kendini yüreğinden kopup gelen o fısıltıya bırakmak kolay değildi. Ama öyle tahmin ettiği gibi zor da olmadı.
Önce derin bir nefes verdi; sonra kendine sakin olmasını telkin etti.
Bir eşikten geçmişlerdi. Artık geriye dönüş yoktu. Gökbeyaz, Baran'ı ve Pusat'ı, birbirlerine saldırmalarını engellemek için bu işe girmişti. Az önce o nikahta rıza göstermişti. Resmi nikahta da aynı şekilde davranmaya kararlıydı. Şimdi, en güçlü durulacak yerde, hem de daha başlangıçta, koyvermek yoktu. Olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılanın Kızı
General FictionPusat Ali Şahoğlu, en yakın dostunun kız kardeşi Gökbeyaz Çakır'ı kurtarırken istemeden katil olur. Onun için hapse girer, dört sene yatar, elinden birçok fırsatı kaçırır, sözlüsü Suna tarafından terk edilir ve yaralı, ihanete uğramış bir adam olara...