Nar Olup Yanmak

14.5K 1K 637
                                    

Selaaaamm.

Uzun bir aradan sonra birlikteyiz. Ara epey uzadı çünkü fındık topladık, turşu kurduk, kışlık hazırladık, daha bir sürü işimiz vardı ve bir baktım bölümün başına oturduğum halde yazamıyorum shshhs.

Neyse iyi kötü söz vermiş gibi olduğum için bu hafta attım işte. İnşallah beğenirsiniz.

Bölümümüzde sınırımız:  700 oy, 500 yorum.

Sınır aşılmadan bölüm gelmez diyebilirim, alışınca da tez elden gelir inşallah diye umuyorum :)

Yorumlarda buluşalım, karşınızdaa:



'Nar Olup Yanmak'

Gökbeyaz mutfakdaydı. Küte pata dolapların kapaklarını açıyor, mutfak masasına örtü seriyor, tabakları sert sert masaya bırakıyordu. Elleri titriyordu, bembeyaz yanakları da kıpkızıl olmuştu. Kanına hoyrat bir heyecan yürümüştü, kalbi çırpınıp duran bir kuş gibiydi. Gökbeyaz bu haline şaşıyor, kendi kendine köpürüyordu. Ağzıyla kendisini paylıyordu eli iş görürken:

"Salak salak konuşma bir kere de."  çaydanlığı açtı, kapağı sertçe tezgahın üzerine bıraktı. Bir kaşık çay attı içine. "Utandırma kendini. Sevda neymiş. Sen sevdalandın mıymış."  elindeki işi bırakıp tezgaha yaslandı iki eliyle. Öne doğru eğildi. Az önce Pusat'ın yanındaki halini hatırladıkça kendi kendisine saç baş giresi geliyordu. "Adam şakkadanak sana ne diye sorsa öyle kalacaksın. Tövbe estağfurullah... Cık cık.."

Söylene söylene geri döndü. Geri dönmesiyle kapıda dikilen Nurgül çarptı gözüne, bedeni korkuyla kasıldı Gökbeyaz'ın, yerinde sıçradı ve çığlığa benzer bir sesle:

"Hhiiiiyyhh!"  dedi.

Nurgül çiftlikte çalışan kadınlardan biriydi, sevimli mi sevimliydi. İki elini kaldırdı korkutmak istemediğini belirtircesine:

"Gelin hanım kusura bakma. Kahvaltı hazırlamaya gelmiştim."  hızla ekledi:  "Yeminle hiçbir şey duymadım."

Gökbeyaz, bir saniye gibi kısa bir sürede gözlerini kısarak karşıdaki kadını iyi bir tarttı. Evet doğru söylüyordu duymamıştı. Duysaydı yüz ifadesi, ses tonu bambaşka olurdu. Hııı diyor olurdu içinden, Şahoğlu ile Çakır severek evlenmemiş. E zaten olacak iş miydi. E peki niye evlenmiş? Niye olacak, Pusat beyim o Çakır Baran'dan misillemesini aldı. E o aldı, aldı da, bu kız nasıl he dedi? Ben bu kızı biliriiiim... az değildir o. Aklı keskindir, dik durur, pısmaz boyun eğmez... bu nasıl he dedi Pusat beyime, diye düşünüyor olurdu.

Ama düzdü surat ifadesi. Sakin. Biraz da mahmur.

Gökbeyaz rahatladı. Rahatlar rahatlamaz da az önce ortalığı yıkan o değilmiş gibi salim ve şirin bir tavırla söylendi:
"Sen git uyu Nurgül abla. Ben hazırlıyorum bu sabah."

Nurgül, üzerindeki yeleğin uçlarını kavuşturup kapının önünde şaşkın şaşkın kımıldandı,
"Ama olur mu gelin hanım?"

Gökbeyaz'ın biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Hem de bugün acayip derecede kahvaltı hazırlayası gelmişti. Ömründe böyle heves etmemişti kahvaltı hazırlamaya. Nedendir bilinmez... Bu yüzden hızlı hızlı cevap verdi kadına:
"Aaaa niye olmayacakmış Nurgül abla elime yapışacak değil ya. Haydi git yat, biraz daha dinlen."

Bunları söylerken ardını dönmüş, çayı ocağa koymuştu. Nurgül, arkadan manalı manalı söylendiği vakit, kuymak için dolaptan çökelek çıkarıyordu.

"Tabii... kocasına kahvaltı hazırlamak pek hoşuna gider yeni gelinlerin. Bildim... ben de öyleydim."

Hiç güleceğim yoktu kız Nurgül dedi Gökbeyaz içinden, bir yandan da sinirli sinirli sırıttı. Yeni gelinmiş. Hiç böyle yeni gelin olur muydu? Kendi haline güldü. Şimdi gülesi gelmişken gülsündü, zaten ekseri ağlıyordu.

Yılanın Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin