Saat öğlen sonu sularıydı. Eun yeğeninden önce uykusundan uyanmış sabahın ilk saatlerinde yaşadığı heyecanı üstünden atamamıştı. Jungkook'un uyanmayacağını bildiği için Jimin'i arayıp biran önce gelmesini söyledi. Jimin Eun'un sesindeki heyecana karşı oldukça meraklanmaya başlayınca evden hızlı bir şekilde çıkıp arkadaşının evine geldi.
İkili mutfakta sakin bir halde kahvaltı hazırlamaya başladıkları sıra öte yandan da Eun yaşanılanların kritiğini yapıyordu Jimin'le.
Jimin tıpkı Eun gibi dinlediklerine karşı şok üstüne şok geçirdi. Çünkü arkadaşının bu yaşadıklarından bi haberdi, oldukça şaşırmıştı bahsetmemesinden. Ehh biraz da kırılmıştı tabi..
°°
Saat 14'ü gösteriyordu. Jungkook yattığı yatağında uyanmaya çalışıyordu. Güneşin en yoğun ışıkları odanın her bir milimin de süzüldü. Yatağın içinde esneyerek kendine gelmeye çalışan Jungkook, gözlerini ovuşturdu. Vücudu dinlenmenin etkisiyle oldukça iyiydi. Ellerinden destek alıp yatağın içinde doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. Hala gözlerini tam olarak açamamıştı. Tatlı tatlı esnedikten sonra gözlerini aralamaya başladı. Birkaç saniye etrafa boş gözlerle baktıktan sonra yatağının yanındaki telefonuna baktı. Her zaman ki gibi, arkadaşlarından mesajlar sosyal medyadan bildirimler vardı. Umursamadan üstün körü hepsine göz gezdirdikten sonra telefonunu yerine koydu.
Yataktan yavaşça ayağa kalktı, oldukça uyuşuk hissediyordu kendini. Aniden burnuna dolan kokuyla adımları duraksadı. Ağır bir çekim misali başını aşağı eğdiğinde üstündeki kıyafetlere baktı. Eliyle tshirt'n yakasından tutup burnuna doğru çekiştirdiğin de kokunun üzerinden geldiğini fark etti.
Tekrardan kokudan birkaç nefes çekti ciğerlerine. Gözleri kendiliğinden kapanmıştı o an, hissettiği kokunun güzelliği başını döndürmüştü sanki.
Çiçeksi ve odunsu koku karşısında mest olmuştu. Gözlerini açtığında, başını iki yana salladı. Bir kokudan bu kadar nasıl etkilenebilirdi ki diye düşündü o an.
Hemen yakasını toparlayıp odasından çıkmak üzereydi ki fısır fısır konuşma sesleri doluştu kulağına. Bir an kapı eşiğinde durup kulak kabarttığında Eun ve Jimin'in konuştuğunu duydu. -her zamanki gibi dermişcesine- Gözlerini devirip banyoya doğru adımladığı sıra "Arkamdan bu kadar çok konuşmayın, biraz da beraber konuşalım ayıp oluyor" diye seslendi mutfaktakilere.
Eun ve Jimin Jungkook'un dediğine kıkır kıkır güldü. Onları çok iyi tanıyordu Jungkook. Fısır fısır konuşma sebeplerini de az çok anlamıştı.
Banyoya girdikten sonra işini halledip elini yüzünü yıkadığı sıra Jimin banyo kapısının önünde durdu. Sırtını duvara yasladıktan sonra kollarını bağdaş yaparak arkadaşına "Sen tam bir şerefsizsin kookie, şuan sana küs olarak gitmediğime dua et inandığın tanrıya" dedi.
Jungkook yüzünü kuruladıktan sonra saçlarını hafif dağıttı. Ardından kapıyı açtığında karşısında gördüğü Jimin'e "Benim yerime etmek istersen, seni kiliseye götürebilirim Jiminshi. Ayrıca şerefsiz olma yolunda pek hevesli değilim diyelim" dedi.
Jimin yasladığı sırtını duvardan ayırıp arkadaşının omzuna hafifçe yumruk salladı. "Çok kötüsün sen, ben senin kardeşin değil miyim. Niye en son ben öğreniyorum" dedi trip atarak.
Jungkook kolunu arkadaşının omzuna atıp mutfağa doğru adımladı onunla.
"O gün ki meseleyi anlattım sana mochi. Zaten herşey çok hızlı oldu bende anlamadım ki ayrıca akşam sana mesaj attım sen geri dönmedin" diyerek omuz silkti. Trip atma sırası Jungkook'a geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance School • Taekook
Fanfiction"Bizi bir kağıt parçasına sığdırdığı için affedemiyorum".. Angst değil√ Düzyazı √