Jungkook artık üzerine binen sinirin en son noktasıyla birlikte saçlarını çekiştirmeye öfkeyle solumaya başladı. Şuan kafasından geçenleri diline dökerse herkes kırılabilirdi, ancak kendini doğru ifade edebilmek için bir kaç dakika gözlerini kapatıp derinden nefes aldı ama içindeki öfke durmak bilmiyordu, sandalyesinde oturmuş çatık kaşlarla kendisine bakan sevgilisine işaret parmağını sallayarak "Karışma öyle mi! Taehyung karşında senin emir verdiğin kölelerin çalışanların yok. Bana ne yapıp yapmayacağımı söyleyemezsin. Beni aşağıda bırakıp buraya gelseydin eğer, ve bende merak edip yukarı çıksaydım. Muhtemelen o kadının sana sırnaşık hareketlerini görür olurdum. Yanlış anlardım belki sinirle seni çok kötü kırardım. Daha o işbirlikçi olduğu asistanından söz etmiyorum bile. Ya da dur sana şöyle anlatayım! Aynı şekilde empati yapmaya ne dersin. Senin konumunda ben olsaydım ne yapardın? Söyle!" diyerek bağırdı.
Kim Taehyung bir hışımla sandalyesinden kalkıp burun buruna durduğu sevgilisine çatık kaşlarıyla "Aynı şey değil Jungkook. Olaya farklı açıdan bakıyorsun bunu yapma. Bu basit bir iş değil, konuştuklarımızı kendin duydun bu benim yaptığım iş ile ilgili. Seni bu işlerimden uzak tutmak zorundayım, sana gelebilecek ufacık bir zarar bile katliam yaratmam için çok haklı bir sebep. Tamam hayatımdasın ancak bu dışarıdaki halimiz için geçerli. İş içine girdiği zaman uzak durman gerektiğini anlamak zorundasın. Benim çevremde böyleleri çok var hangi birine yetişip uzak tutucam. Yaptıklarım ortada kimseden de korkum yok zaten. Bu işler çocuk oyuncağı değil anladın mı!" dedi.
Jungkook o an sevgilisine baka kaldı, yaptığı şeyi çocukca görüyordu demek ki gözünde diye geçirdi içinden. Bu yaptığı kıskançlık değildi aslında, onun fark edemediği şeyleri göstermekti. Her ikisi de kendi açılarından haklı sayılsalar da Jungkook aksi gibi herşeyiyle onunda yanında olmak istiyordu, bu işlerine zaten karışmıyordu, amacı bir nevi de olsa her şekilde yanında olduğunu göstermekti. Biliyordu sevgilisinin bu işlerden sıyrılmak istediğini de. Ama onun göremediği birçok nokta da vardı.
Derin bir soluk aldı, bu tartışma zaten iğrenç bir hal almaya başlamışken aklında düşündüğü şeyi istemeden de olsa dile getirdi..
Histerik kırık bir gülüşle "Çocuk oyuncağı değil öyle mi Taehyung. Aslında bunu görebilecek kadar zeki olduğumu düşünüyordum. Sen beni aptal görene kadar. Peki, sana karanlık dünyanın pis işlerinde başarılar o zaman, benim derdim bana fazlasıyla yetiyor. O zaman sen kendi kendini düşünmeye devam et. Bir süre konuşmazsak çok iyi olur. En azından ben dahada ciddi bir karar vermeden önce. Sende bu çocuk oyuncağı olmayan işlerini benim olmadığım yerinle çözersin belki. Sana bol şans.. Bu arada, senin geçmişindeki ilişkilerinle ilgilenmiyorum Taehyung, kıskançlık yaptığımı falan düşünürsen diye diyorum. İlgimi çekseydi eğer bunu sorma zahmetinde bulunurdum." dedi ardından tek kelime bile etmesine müsade etmeden soğukkanlı adımlarıyla hızla toplantı odasını terk etti.
Aklında belki ayrılık düşüncesi yoktu, ancak bazı şeyleri dahada iyi düşünmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden de kimse incinmeden ara vermek istedi. En azından bazı şeylerin sakin kafayla düşünülmesi daha mantıklıydı.
Ona göre zaten herşey çok hızlı gidiyordu, en azından biraz da olsa herşey durulurdu. Şirketten çıktığında araba onları bekliyordu, Namjoon Jungkook'u görür görmez arka kapıyı açmıştı ancak o binmek yerine arabadan yaka paça arkadaşını indirip caddeye doğru yürüdü.
Jimin kendisini hızla sürükleyen arkadaşına birşey sormaya fırsat bile bulamadan ilk gördüğü taksiyi durduran arkadaşıyla arabaya binmişlerdi.
Jungkook gideceği adresi şoföre söyledikten sonra ellerini yüzüne koyup başını geriye doğru yasladı. Şuan öfkesinden gözü hiçbirşey görmüyordu ve içinden her ne kadar daha fazlası gelse de durdurmak için uğraşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance School • Taekook
Fanfiction"Bizi bir kağıt parçasına sığdırdığı için affedemiyorum".. Angst değil√ Düzyazı √