"Yine yeni ve yeniden ben geldim.. Yazım yanlışlarım olabilir kusuruma bakmayın. İyi okumalar.."
***
Jungkook..
Saat sabaha karşı, içim araf, düşüncelerim bir cehennem. Okuduğum mektupların her kelimesi, her cümlesi birer birer yıktı bütün inancımı. Bu kadar berbat bir geçmiş ile nasıl parlak bir geleceğe bakılacağını dahi kestiremiyorum artık. Adım başı suç, adım başı intikam hırsı. Bu kadar kötü bir hayata neden gelmiştim ki? Neden istemiştim burada yaşamayı. Bütün bu karmaşadan, kaos dolu hayattan tek kaçışım gitmek miydi yani. Yada kalıp ölmeyi mi beklemeliydim. Bütün tabularımın tuzla buz olduğu bir gecenin sabahındaydım. Hesap sormam gerekenler vardı, cevap aradığım sorularım vardı.
Oturduğum yerden kalkıp ilk olarak telefonuma o adamın adresini ve adını not edip bütün kutuyu toparladım. Hepsini aynı yerine, aynı özenle koyup kilitledim kapağını ve yerine koydum. Anahtarını ise yanıma alıp çıktım odadan, kapısını iyice kilitleyip. İlk işim telefonumu uçuş moduna alıp beni kimsenin rahatsız etmemesi oldu.
Deliriyor gibi hissediyordum kendimi, ne yaşımın ne de adımın bir önemi kalmıştı benim için artık. Ailemi paramparça edenlerin bütün kalmasını engelleyecek kadar gözümü karartmıştım ben.
Evimin kapısını kilitledikten sonra hızla çıktım apartmandan, kapıda beni bekleyen korumalar çıktığımı fark edince hepsi bir telaşla arabadan indiler ve saygıyla eğildiler ancak herşey gözümde kum tanesi kadar basit ve yok oluş evresi gibiydi. Felix'e "Arabanın anahtarını ver" dediğim de afallamış haliyle suratıma baktı ancak karşı gelme gibi bir lüksü olmadığı için anahtarı elime verdi, ardından belinde gördüğüm silahı tek hamleyle aldığımda elime atılacak gibi oldu fakat ona nasıl baktım bilmiyorum, bir adım geriye gitti.
"Hiçbirinizi yanımda yakınımda dahi istemiyorum, eğer olurda bir kişiye bile haber verirseniz ölünüzü gömerim buraya defolun buradan!" diye bağırdığımda hepsinin birer birer geriye çekilmesini izledim. Hemen şoför koltuğundaki yerimi aldığımda, istikametim belliydi. İlk o soysuz Hwan, ardından ise o adama gidecektim. Bütün ipler kopmuştu benliğimde. Kafamın içini kemiren o soruların cevabından ölesiye korkuyordum ancak ben herşeyi bitirmek istiyordum.
Arabayı çalıştırarak yola koyulduğumda lastiklerden çıkan sesin tüm sokağı inlettiğine şahittim ancak benim önümde artık hiçbir şeyin durmasına müsaadem yoktu..
Olmayacak da..
°°
| 4 Saat Sonra |Jungkook hiç mola vermeden geçirdiği saatler sonrasında bildiği ormanlık arazinin yoluna girdiğinde artık hiçbirşeyi gözü görmez olmuştu. Ne anlatılan safsatalar ne başkalarından öğrendiği yarım yamalak bilgiler. Tüm saf gerçekliği birkaç mektuptan öğrenmişti o, ailesinin dilinden dökülmüştü acı geçmiş. Bunun hesabını soracağı kişiler ise belliydi onun için. Damarlarında dolaşan sinir onun zihnine öyle korkunç senaryoları biriktiriyordu ki hiç yapmam dediği ne varsa yapacak bir hale dönüşüyordu. O illegal işlerin ne olduğunu dahi bilmezken, onun içine giriyordu. Tek başına, yalnız. Tıpkı onu bu hayatta bıraktıkları gibi..
Öncesinde geldiği evin giriş kapısında durduğunda birkaç koruma ellerindeki silahı onun arabasına çevirip yavaş adımlarla ona yaklaştığında Jungkook silahı beline koyup arabanın kapısını açıp aşağıya indi. Korumalar ona silahlarını doğrultmayı bir an olsun kesmediği halde Jungkook öfkeden kararmış bakışlarını hepsinin üzerinde dolaştırıp "Sahibiniz burada mı" diye sordu. Adamlardan birisi "Sana neden bilgi verelim?" dediğin de dudağı hafifçe kıvrılan Jungkook "Sahibiniz demek burada.. Ona ya haber verin geldiğimi yada önümden çekilin" diyerek adımladığında korumalar hızlı davranarak içeriye haber verdi, ancak Jungkook hızlı ve güçlü adımlarıyla giriş kapısından korumaları birer birer kenara iterek evin kapısına doğru adımladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance School • Taekook
Fanfiction"Bizi bir kağıt parçasına sığdırdığı için affedemiyorum".. Angst değil√ Düzyazı √