|47|

74 15 0
                                    

"Ömür boyu taşıyacağım yükler var sırtımda, lütfen sana sığınmama izin ver.."

En zifiri karanlıkta tut elimi
Önce öp, sonra yak tenimi
Aşkın izi kalsın üzerimizde
Kirlet tekrar temizle beni..

•••

|ABD - New York|

Kendimden ve gördüklerimden aldığım en önemli derslerden birisi ise şuydu;

Cesaret.

Kimine göre kolayca gelebilen bu duygu kimisine göre dünyanın öbür ucuna yürümek kadar imkansız. Ancak kendine güveni tam olan insanların yaşadığı bir duyguydu. Peki ya ben?

Ben cesaretli bir insan mıydım?

İşte, aşkta, aile de yada aynada gördüğümde. Gerçekten cesaretli miydim? Ya da cesur.

Bundan dört yıl önceki Jungkook'a bunu sorduğumda bana alay dolu bakışlarla bakıp 'Cesaret benim şah damarım' diyebilirdi. Çünkü o hayatın tüm gerçekliğini ve acımasızlığını görmemişti.

Ama şuan ayna karşısında kendime baktığımda ve de sorduğumda aynı cevabı veremiyordum. Çünkü nedenlerim hep öncelikli oluyordu.

Dışarıdan bakıldığında sert mizahlı, belki burnu havada, kimine göre kibar kimine göre bencil fakat çok göz alıcı olarak gözüküyordum. Kısacası karşımdakinin zihniyetine göre ben şekilleniyordum. Peki benim zihnim? Ben nasıldım?

Çevremde beni sevdiğini, beğendiğini hatta ileri olarak birlikte olmak istediği kişiydim ben. Herkes hayranlık derdi ben zihniyet şekillenmesi.

Birinin beni karşılıksız sevmesi veya beğenmesi elbetteki gururumu okşuyordu. Ancak onlar ekrandan yada birkaç saat sahne önünde gördüklerinden ibaretti. Bunun perde arkasını sadece gerçek ailem ve ben biliyorduk..

Zoe kahvaltıda bombayı patlattığında Taehyung hariç herkes şaşırarak fakat mutlu olarak tebrik etmişti. Kesinleşen bir durum yoktu, sadece görüşmek için geleceğimi bildirmiştim. Anlaşma şartları vs yüz yüze görüşülecekti ve Zoe ben tarafından cezalı olduğu için yeni asistanım benimle gelecekti.

Taehyung sinirle masadan kalkıp bahçeye çıktığında herkesle kısa bir sevinç anı yaşayıp elime iki kupa kahveyi kaptığım gibi soluğu onun yanında kış bahçesinde aldım. Adım seslerimi duyduğunda masaya koyduğu başını kaldırıp bana baktığında dümdüz ifademle kahveyi önüne koyup hemen yanında yerimi aldım.

Bir süre bomboş bahçeyi izledik, ne o konuşmuştu nede ben. Ancak böyle devam edemeyeceğimizi anlayıp konuya kendisi girme kararı aldı.

"O gün öyle söylediğim için mi yapıyorsun bunu? Sen o çekimi istemiyordun Jungkook!"

Sesini biraz yükselterek konuştuğun da yavaş yavaş özüne dönüyordu, kıskançlık konu olunca gerçekten değişmediğini görmek beni şaşırtmıyordu.

"Aslında hem evet, hem hayır. Yanii birçok sebebi var"

O gün hem dış görünüşüyle hemde o şekilde konuşmasıyla gerçek anlamda delirmiştim. Onun tarzına ya da hayatına karışma gibi bir lüksüm yoktu, kısıtlayıcı bir insanda olmadım hiçbir zaman. Ama aşık olduğum adamı paylaşma veya benim gördüğüm gibi herkesin görmesi kıskançlık damarımı şişiriyordu. Düşünüyordum mesela, anlatmadı mı yoksa gerek mi duymadı diye ancak hayatına geçici insanlar girmiş miydi? Bir başkası onun tenine dokunmuş muydu? Benim izlerim silinmiş miydi onun teninden..

"Neden Jungkook, amacın beni deli etmek mi? Öyleyse delirdim teşekkür ederim. Vazgeç bu işten bak. Tanrı aşkına o vücudu herkes görecek! Bak sinirden gözüm dönüyor!"

Dance School • TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin